Aklımızın ıssız bir köşesinde, fısıldayıp duran küçük insancıklardan duyduğumuz sorulardan biri de tabii ki "Neden mutsuz sonlu bir kitabı okuyorum?" olur.
Kendimizi harap olmuş bir halde bulduğumuzda çareyi bizi daha da mutsuz eden şeylerde buluruz. Her kelimesinden hüzün akan şarkılar, kedilerin üzüldüğü kalp kırıcı videolar, bir filmin en mutsuz sahnesinin kesiti... Belirtmek lazım ki bunların hepsi anlık hissiyat veren şeylerdir. Bir şarkıyı dinlememiz 10 dakikamızdan fazlasını almaz. Peki neden günlerimizi harcayıp sonunun mutsuz olduğunu bildiğimiz bir kitabı okuyoruz ki?
Aslında hepimiz günün herhangi bir anında kendimizi perişan hissederiz. Bazen bunun için elimizde hiçbir sebep bulunmaz. Dışarıdan bakıldığında her şey olağan ilerler, biz de buna pek kafa yormayız. Havalardan deriz, hasta olmuşumdur deriz, hatta daha da saçmalayıp sorunu alakasız insanların alakasız olaylarına bağlarız.
Gerçek şu ki, hayatımızın "monotonluktan" ibaret olduğunu anlarız. Günlerimizin amaçsızca birbirini takip etmesi ve bizim buna engel olamayaşımız bunun ateşlenme noktasıdır. Akşamları uyku ile uyanıklık arasında günümüze göz atınca hayatımızda kayda değer herhangi bir şeyin gerçekleşmediğinin farkına varırız.
Bunu sesli dile getiremesek de bedenimiz bir düzene mahkum hale geldiğini, ruhumuzun ise tersini yapmaya meyilli olduğunu biliriz. Kimsenin hayali bir masanın üstünde hayatını harcamak değildi küçükken. Kitaplar ise bize sahip olamadığımız o hayalin küçük bir kısmını sunar. İstediğimizi yapmakta özgür olduğumuz; yargılanmadan, olduğumuz yere gelmek için savaşmadan, her türlü kötülüğe maruz kalmadan hayalimizi yaşamaya başlarız.
Mutsuz son ise sadece bunun inandırıcı bir bitişidir. Bunca yolu bizim aldığımızın ve bize yaraşır bir unutulmaz sona varışımızın simgesidir.
Kitaplar bizi her ne kadar üzse de bize kazandırdıkları daha önemli bir duygu vardır. "Özgürlük".
Biz ise hayatımızı bu eşsiz duyguyu tatmak için çabalarız.
Comments