Arama Sonuçları
"" için 149 öge bulundu
- "İçimdeki bu melun şeytanı boğacağım!" Sabahattin Ali Tahlili
İçimizdeki Şeytan, hakikati arayan fakat arayışlarının sonucunda karşılıksız kalıp sürekli kaybeden bir adamı anlatan ve dönemin popüler akımı olan radikal milliyetçiliği eleştiren Sabahattin Ali'nin 1940 tarihli eseridir. Bu roman yazarın diğer kitaplarının gölgesinde kalmasına rağmen içerdiği eleştiriler ve anlatımı ile şu an da büyük bir etkiye sahiptir. Psikolojik gözlemlerin çözümlemelere dönüştüğü bu eser; kimseye açıklanamayan düşüncelerin aynası, neden yapılır bilmediğimiz eylemlerin sorumlu tutulduğu şeytana bakıştır. Yıllar geçiyor; dönem, insanlar ve hatta fikirler değişiyor fakat içimizdeki şeytan değişmiyor, zamana karşı koyarcasına capcanlı kalıyor. Roman, içindeki mahluku öldürmeye çalışan ve ona karşı koymanın sonuçlarına katlanan Ömer'i anlatıyor. Bir aşk hikayesi üzerinden kurgulanan roman, aslında insanı ve 1940 Türkiye’sini anlatıyor. Olaylar ise ne bugünden ne dünden farklı. Çünkü insan aynı kalıyor ve şeytan eskimiyor. Genellikle alt tabakadan insanları konu alan Sabahattin Ali'nin bu kitabıyla, toplumun her kesimini acımasız ve gerçekçi bir dille nasıl ele aldığına şahit oluyoruz. Kadın ve erkeğin toplumsal rolüne ciddi eleştiriler sunan bu roman, yazıldığı zaman nedeniyle de etkileyici bir hal alıyor. Sabahattin Ali bu romanı toplum psikolojisi üzerine mi yazdı bilmemekle beraber karakterlerin söyleyişlerinde yalın bir dille insan ruhuna yapılmış ince eleştirileri okuyoruz. Yazar insanı bir kitap gibi okuyor ve okudukları üzerinden yeni bir kitap yazıyor. Ortaya ise daimi ve güncel bir eser çıkıyor. İnsanın doğduğu zamana, yaşadığı coğrafyaya bakmaksızın toplumu derinden etkileyen ne varsa Sabahattin Ali anlatıyor. Bir yandan yazarın gözlem ve tahlillerine hayret ederken bir yandan insanı bu kadar iyi tanıyıp bilmesine şaşırıyoruz. Aynı hatayı tekrarlayıp yorulan ve kaybeden o suçlu, aslında içimizdeki şeytan değil; gururumuzun uydurması. "Halbuki ne şeytanı azizim? Bu bizim gururumuzun uydurması... İçimizde şeytan yok... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak ihtiyadı var..." Betül Kayahan
- Kısa Şiirler Serisi
GÜL Günler günü güller de geçse önümden, Bir gül goncasına gömüldü ervah-ı ezhelden. Ahmet Hakan Kızılyaprak BOŞ BİR KAĞIT Boş bir kağıt gibiydim, Üstüme Nietzche'nin dizeleri de yazılabilirdi. Nazımın aşkları da, Tanrının buyruğu da. Boş bir kağıt gibiydim, Beni ele alabilirdi ustalıkla bir origamici. Dönüştürebilirdi o güzel ve anlamlı kuğulardan birine, Yahut 27 kere katlayıp erişebilirdim uzaya. Ben bir boş kağıttım, Beni kader kararttı. Ben bir hoş kağıttım, Beni keder çirkinleştirdi. Ben bir duru kağıttım üstüme küfürler ve eziyetler yazan, Müsvetteye ayırandı dünya. Ahmet Hakan Kızılyaprak
- Ne Olur Geri Dön
Ne olur geri dön. Dünya geçmişe dön. Sen de don. Doksan bin şehidimin ahı var üzerinde felek! Sen de don. Sevgisiz büyüyenlerin savaşı bu! Bedel ödemek sevgililere mi kaldı? Geri dön dünya. Geçmişe git, Orada don. Son ol orda, Buzdan yananların esiri ol. Dünya dön, orada yok ol. Hâkî
- Dilimin Ucunda Birikenler
Yaşa dediler doğar doğmaz, çokça yaşa. Yaşa ki göresin. Yaşa ki bilesin. Yaşa ki duyasın. yaşa ki anlayasın. Ben bu eylemlerin bizi mutluluğa götüreceğini sanardım ama yanıldığımı anlamam 17 yıl 9 ayımı aldı. Aslında bu eylemler bizi mutluluğa değil, mutsuzluğa itiyor. Zira insan topluluğu boş ve bembeyaz bir kağıt gibi doğar lakin büyüdükçe toplum kendinin infazını açıkça yapar. Bu infaz açıkça bilgisizlik ve cahillikten doğar. Kıskançlık ve ego en başta gelendir. Kişiler o kadar egoludur ki... Bugün hepimiz para denilen şeyi kullanmakla mesülüz. Gerçekten cahillik güçmüş aslında. Bu bir distopya değilmiş, hayatın tam içindenmiş. Tersi olsaydı herhalde o kadar filozof ve bilim insanı boşa intihar etmezdi. Yanlış anlaşılmasın intihar etmek bir bilgelik göstergesi değildir, sadece bu sözüm durum tespitidir. Bilmek, anlamak hep acı veriyor ve bizi köleleştiriyor. Hayatı anlayan insan her zaman bir şeylerin peşinde koşar ve bu durum bizleri köleleştirir.
- Nerede bu zaptiyeler… Ruhumda acılar var.
Deniz gibiyim şu an, Hiç kirlendiğim gözükmez. Toprak gibi verimliyim, Zehir içtiğim bilinmez. Beni hep deniz sandınız: Kirlenmiş ruhlarınızı bende yıkadınız. Beni toprak sandınız: Urlarınızı bana akıttınız. Ama ruhumu da korumalı, Zaptiyeler ve hakimler! Ödediğim vergiler karşılamalı, Fiziğim kadar ruhumuda! Korusunlar beni, Ben koruyamiyorum kendimi. Boşuna gitmesin benim emeklerim alin terim, Boşuna hırpalanmasın. Hâkî
- Zam Zararlı Alışkanlıklara Engel mi?
Günümüzde yaşlısından gencine, birçok birey tarafından tüketimi oldukça popüler olan alkol ve sigaranın olumsuz etkileri kaçınılmazdır. Bireylerin duygusal ve ruhsal problemler karşısında yaşadığı çaresizlik, arkadaş grubunun yönlendirme ve ısrarları, küçük yaşta aile bireylerinde görme gibi çeşitli sebepler sonucunda insanların başvurduğu bir kaçış yöntemi veyahut bir rahatlayış yöntemidir bu iki ürün... Hatta bazı bireylerce önemli ve insanların gözünde değer kazanmayı sağlayan bir faaliyet gibi gözükebilir. Bu şekilde normalleşen, yaygınlaşan ve tüketim değerleri yükselen; bireyin sağlığı üzerinde çeşitli etkilere sahip olan bu ürünler, dolaylı yoldan toplumsal sorunlara neden olur. Örneğin, bu maddelerin topluma zararları arasında; bağımlılık oranlarının artması, psikolojik sorunlara kısa vadeli çözüm sunduğu için bu tür hastalıkların tedavi edilmeden ilerlemesi; aile içi şiddet, kavga ve benzeri problemlerde artış, suç işleme oranında yükseliş sayılabilir. Böylelikle bu ürünler devletin gelişimini sekteye uğramasına neden olurken, kanser başta olmak üzere sağlık sorunlarıyla mücadele etmeye çalışan birey sayısının artışına olanak tanımaktadır. Devlet, sigara ve alkolün tüketimi noktasında devreye girmekte; çeşitli önlemler ve kısıtlamalar yoluyla ortaya çıkacak riskleri azaltmak, kötüye sürüklenişe engel olmak istemektedir. Ancak bu ürünlerin satışının veya alımının yasak olması, tüketiciler için bir engel olmaktan öte onları kaçak yollarla tüketime sürüklemektedir. Bu sebeple alınan önlemler, ürünlerin satışını yasaklayıcı nitelikte olmaktansa bu ürünler üzerinden Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) alınarak bu ürünlerin bir ihtiyaç olmaktan öte bireyin bir zevk ve keyif aracı olduğu ve kendi tercihi altında bulunduğunun hatırlatılması amacını güden, çeşitli kanunlar aracılığıyla bilinçlendirme ve tüketim kısıtlaması çalışmalarının yapılmaya çalışılmasıdır. Bu faaliyetlere son zamanlarda alkol ve sigaranın ÖTV'sine %22 zam yapılması örnek verilebilir. Amaç artan fiyatlarla bireylerin alım oranını azaltmak ,maddi açıdan bütçelerinin zarara uğrayabileceğini düşünmelerini sağlayarak tüketimi azaltmaktır. ÖTV üzerinde yapılan zammın, tüketimde büyük bir azalmaya neden olacağı söylenemez çünkü bu ürünlerin tüketici kitlesi, tüketim konusunda iradelerini kontrol edemeyen bağımlı bireylerdir. Bu noktada alınması gereken tedbirler ve tüketimi azaltma amacı doğrultusunda başvurulacak yöntemler farklı olmalıdır. Var olan yöntemler, tüketici bireylerin alım oranlarını azaltmamaları sonucunda bütçelerinde sarsıntıya neden olacaktır ancak onları engellemek için yetersiz kalacaktır. Bu çıkarımlar doğrultusunda yapılacak bilinçlendirme ve bu çalışmalarını yürüten Yeşilay gibi sivil toplum kuruluşlarının tanınırlığının arttırılmasının faaliyetleri daha etkili hale getireceği düşünülebilir.
- “Makineler rüya görebilir!” diyen bir sanatçı: Refik Anadol
Refik Anadol; Lise 1’de ilk WEB sitesini tasarladı. Lise 2’de ilk kısa filmini çekti. Lise 3’te İstanbul Erkek Lisesi Kısa Film ödülünü aldı. Refik Anadol, son zamanlarda yaptığı sergiler ve NFT’ler ile adını çoğu kişiye duyurdu. Walt Disney binasını görünce “Makineler rüya görebilir.” diyen bir sanatçıdan bahsediyoruz. Gerçekten de dediğini başardı ve hayalini gerçekleştirdi. Dünyadaki yapay zekâ sanatının başlamasına ve gelişmesine katkı sağladı. Refik Anadol, İstanbul Bilgi Üniversitesinden mezun oldu. Mezuniyet projesi için ise İstanbul Santral binasının ön cephesine Türkiye’de gerçekleştirilen ilk 3D video projeksiyon projesini gerçekleştirdi. 2013’te, Microsoft Research’ün her yıl bir grup öğrenciyi çağırdığı ve fikirlerini sunabilme fırsatı sunduğu asansör konuşmasını yapmak için katıldı. Bu etkinlikte yapılan sunum fikri özgün ve yenilikçiyse büyük bir fonla eve gönderiliyordu. Refik Anadol da yaptığı konuşmasında “Yakın gelecekte binalar rüya görebilir. Bu da Walt Disney konser binası olabilir.” dedi. Bu konuşma sırasında Bill Gates’in orada olduğunu fark etti. Konuşma sonrası Bill Gates’in koleksiyonuna girdi ve ondan mentörlük alma şansı yakaladı. Hayali en sonunda gerçek oldu ve istediği Walt Disney konser binasının dış cephesine 3B projeksiyon yaptı. Yaptığı bu proje Los Angeles valisi tarafından çok sevildi ve aynısının iç cepheye de yapmasını istedi. Yaklaşık 3.000 kişinin önünde ama bu sefer iç mekâna sunumunu yaptı. Yaptığı görsel Los Angeles orkestra şefinin anlık el hareketleriyle sayesinde oluşuyordu. Aynı zamanda bu görsel şöleni yaparken 3 süper bilgisayar ve birçok klima kullandı. 2011’de “Aktif Strüktürler v1.1: Akustik Formasyon” projesini yapmıştır ve bu projede İstiklal Caddesi’nin 72 saatlik ses kayıtları verilerini kullanarak bir veri heykeli oluşturmuştur. 2017’de “Bir Kazı Hikâyesi: Çatalhöyük” dijital sergisini açtı. Bu çalışmasında Çatalhöyük’te 25 yıldır süren bilimsel araştırmalarda kaydedilen 250 bin buluntuya ait 2,8 milyon girdiyi yapay zeka algoritmalarını kullanarak görselleştirdi. Bu çalışması da arkeolojik bağlamda bu kadar veri kaynağının sanatsal ve estetik bir çerçevede kullanıldığı ilk örnek oluşu ile bilinir. “Alkazar Rüyası” çalışmasında da 100’den fazla Yeşilçam filmi ve bu filmlere ait kayıtlar, yapay zekâ teknolojileriyle işlemiş. Refik Anadol NFT koleksiyonlarına sahiptir. Bunlardan biri de “Makine Hatıraları” dır. Geçen yaz, Refik Anadol son çalışmalarından birini ortaya koydu. “ Casa Batlló: Yaşayan Mimari” adlı NFT. Barcelona’daki ünlü Casa Batlló evinin ön cephesini yeniden tasarladığı dinamik NFT çalışması açık artırmayla 1 milyon 380 bin dolara alıcı bulmuş. Bu çalışmada Barcelona’dan gerçek zamanlı iklim verilerini kullanarak NFT’nin tam anlamıyla yaşayacağını ifade etti. Kaynakça https://www.arkitera.com/wp-content/uploads/2011/10/augmented-structures-performance-4.jpg https://i.elle.com.tr/dbimage/fa71654a-4820-4066-867c-f6d455631f5f-catalhoyukkapak.jpg https://i2.milimaj.com/i/milliyet/75/1200x675/6194192386b24a179c72f2a9.jpg https://api.centrepompidou-metz.fr/assets/q90-w1920/bdd90695/web_2021_refik_anadol_machine_hallucinations_nature_dreams_koenig_galerie_nave_berlin_c_roman_maerz_11_.jpg https://www.designboom.com/wp-content/uploads/2022/05/refik-anadol-living-architecture-casa-batllo-nft-designboom-7.jpg https://www.youtube.com/watch?v=C7O5cxea14I
- Will AI replace humans?
Hey there! Have you ever heard of ChatGPT? It's a super cool chatbot language model developed by OpenAI that uses machine learning to generate human-like text. Basically, it's like having a little AI buddy that you can chat with and ask questions, and it will try its best to generate a response based on patterns it has learned from a huge dataset of text. But as amazing as ChatGPT is, it's important to remember that it's still just a machine. It doesn't have the ability to truly understand the context, meaning, and intention behind the words it generates. It's just following patterns that it has learned from its dataset. ChatGPT is a super smart tool, but it's not a replacement for a human brain. And let's be real, who could ever replace the awesomeness of a human brain? We humans have the ability to think, reason, and create original ideas and insights. We have the ability to adapt and be flexible in our thinking and actions. ChatGPT may be able to generate text that is coherent and grammatically correct, but it doesn't have the same level of creativity and nuance that a human does. So, in short, ChatGPT is a great tool for chatbots and conversational agents, but it can't replace the unique capabilities of the human mind. It's important to remember that while chatbots and AI can be useful tools, they can't fully replace the creativity and critical thinking skills of a human. Besides, it would be so boring and weird to read a thing an AI writes, right? Well, you just read. And no, I am not joking. Now, what kind of emotions does this make you feel? Do you feel positive about AI? Are you in ecstasies that you can now do your homework just in seconds with AI? Or, are you afraid that after a while, we probably won't be able determine what is artificial and what is not; for example if an article was written by a real person? Before finishing, do not worry, this parts of the post was not written by chatGPT as you can see... Can you really be sure though? References: https://openai.com/blog/chatgpt/ Photos exerted from: https://cdn1.ntv.com.tr/gorsel/MwsFaSvQxkOKZljYi8SdCw.jpg?width=1000&mode=crop&scale=both https://openai.com/blog/chatgpt/
- Gömeç Su Altı Galerisi:
İnsanın elinden, dokunuşlarından doğan heykeller çarpıcı güzellikleri ve sanatçının fikir dünyasından var olan biçimleriyle her göreni büyülemekte; sanat dünyasında bir yolculuğa çıkarmaktadır. Bu güzel yolculuğun ayaklarından biri de Marmara mermerlerinin, Ege Denizi'nin en güzel koylarından olan Gömeç su altı güzellikleriyle buluşmasıyla oluşmuştur. Kısa sürede yontularak meydana getirilen ve denizin dibine indirilen heykellerle Balıkesir'in değerleri, mitolojik karakterleri ve bugünün kahramanları simgelenirken; Gömeç Gemiyatağı ve Tilki Koyu'nda oluşturulan Su Altı Heykel Galerisi'nde dalış tutkunları için temiz çevre, temiz dünya ve renkliliği olan sürdürülebilir bir turizm anlayışıyla heykeller, mavi sular altında sergilenmekte. Su altının büyüleyici manzarasına bir de sanatın güzellik ve ifade edişini görsel bir şölenle simgeleyen heykellerin bütünü eklenmektedir. Yapay resifler sayesinde deniz canlılarının orada güçlenerek devamlılığına olanak sağlayan bu çalışma, turizm için de bir seçenek ve yeni bir adım olacaktır. Dalış tutkunları da kısa bir sürede yontularak denizin dibine indirilen mitolojik ve bugünün kahramanlarını yansıtan heykelleri görebileceklerdir. Heykellerin ilk ziyaretçisi olan Dünya Serbest Dalış rekortmeni milli sporcu Şahika Ercümen ise bu büyüleyici şu altı dünyasını sanatın bir ayağı olan heykellerle buluşturan su altı galerisi hakkında , "Heykeller suyun altında çok daha cazibeli görünüyor" demiştir.
- Bitiveriyor bütün savaşlar, Yaşam hiç Yaşanmamış gibi
Ahmet Hakan Kızılyaprak'ın şiir üzerinden insan, ölüm ve zaman üçlüsüne eleştiri yaptığı bu eser temelde insanın kendi içinde verdiği savaşı konu alıyor. Şair, bu şiirde savaşı silahlı eylem olarak değil; bireysel süren bir iç mücadele olarak anlatıyor. Ölümlü dünya biz ölümlülere unutturmak istemedi adını Ve bir kez daha yokladı bizleri Gecenin köründe Zemherinin eşiğinde Her an girecek gibi içeriye O haber O kara haber Vebali ruhlarımızı ezecek İçimizdeki kentlerde devleşen öfke Durdurulmayacak daha fazla Kendi halkından milisler yaratacak yüreklerimiz Ve başlatılacak O üçüncü savaş Yüreklerimizde kandan ırmaklar oluşacak Bir beden daha girecek toprağa Kendimizi koyamasakta yanına Ruhlarımız hep orada kalacak Bilsekte bunu üzmektedir bizleri Zira gidenin kalmıyor hiçbir şeyi Kalan kaldıkça gideninde gidiyor her bir hatırası Zamana ve mekana yenik düşüyor insanın hafızası Siliniveriyor sevdiğinin her bir detayı Unuttuğunu fark ettikçe insan İhanet etmiş gibi hissediyor Ve işte o an son milis son kurşunu atmış oluyor Ve bitiveriyor bütün savaşlar Yaşam hiç Yaşanmamış gibi HAKİ
- COP27: Bugünün İklim Zirvesi
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı'nın insanlarda oluşturduğu umutlardan; Avrupalı liderlerin iklim adaletine yönelik anlamlı değişiklikler yapacaklarını düşünenlerden oluşan balonlar bu sene de söndürüldü. COP27 bir Birleşmiş Milletler iklim zirvesidir ya da başka bir değişle küresel sıcaklık artışını sınırlamak için dünya liderlerini her yıl bir araya getiren bir konferanstır. Adını yapıldığı senesinden almakla oluşturulmaktadır. Afrika kıtasında 5. kez düzenleniyordur. Spesifik olarak ise Şarm El Şeyh'te, Mısır'da olacaktır. 6 Kasım ile 18 Kasım arsında yapılan bu toplantıdan beklenen büyük hedeflerin gerçekleştirilmesi idi. Geçen sene yapılan COP26'da verilen kararların hayata tam geçirilmemesi ve emisyon taahhütleri bu hedefi karşılamak için yeterli olmaması ise COP27'nin gerçekleşmesinin ana sebebidir. Ülkeler arasında oldukça önemsenmeye çalışılan ve girişimlerin yapılmasına öncülük olmaya çalışan bir konferans gibi gözüküyor. Bu iklim çalışmalarının konferanslarla önemsenmesinin tersi ise Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde bir iklim değişikliği davasına hiç bakılmamasıdır. Bu kadar önemsenmesi beklenen bir konunun mahkemeler tarafından hiçe sayılması pek de ikna edici değildir. Bu zamana kadar yapılan en önemli girişim bir grup Solomon Adası üniversite öğrencisinin Vanuatu'dan mahkemeye iklim değişikliği konusunda tavsiye görüşü vermesi için yaptığı başvurudur. Bu başvuru ise dinleme aşamasındalar. Bu bir mahkeme kararıyla aynı şey olmasa da, davaların geleceği ve ayrıca iklim zararına ilişkin uluslararası, bölgesel ve yerel anlaşmazlıklar üzerinde etkileri olacağı kesindir. Bundan ayrı olarak, COP27'nin gerçekten de aşağıdaki konulara değinilmesi ve bunu uygun çözümler getirilmesi bekleniyor. Finansman Hayallerinin Gerçeğe Dönüştürülmesi: COP27'nin belki de en hayal kırıklığına uğratan noktası da budur belki. Bu hedeflerden birincisi ise direkt bulunduğu yer ile bağlantılıdır. Mısır'da yapılmasının kendi içinde bulunduğu kıta ile ilişkili sebepleri vardır. Yıllar içinde Afrika ile özdeşleşen su kıtlığı iklim değişikliğinin acı bir sonucu olması bunun için yeterlidir. Ayrıca IPCC, Afrika'nın dünyanın iklim krizinin etkilerine karşı en savunmasız bölgelerinden biri olduğunu söylüyor. Afrika'nın kendi sözleriyle, “İşçilerin, yoksulların, topraksızların, engellilerin, kadınların, çocukların ve savunmasız toplulukların ihtiyaçları, derin adil geçişin merkezinde yer almalıdır. Sosyo-ekolojik dönüşümün faydaları eşit olarak paylaşılmalıdır.” Sadece doğduğu yerin avantajlarından faydalananlar varken ve bu faydaların ne olduklarından haberi bile olmayan onca insanın da aynı dünyanın bir vatandaşı olması sosyo-ekolojik gibi bir dönüşümün eşit olarak paylaşılmasını imkansız kılıyor. Ancak denemek için asla geç değildir. İklim değişikliğinin büyük bir kurbanı olduklarını kabul eden bu kıtaya yardım etmek ve kalan son kurtarılma ihtimallerini korumak için yapılabilecek şeyler var. Esasen, yapılması elzem olan tek vakıa paranın doğru yere gitmesi ve iktidardakilerin sorumluluklarının ne olduğunun farklarına varmalarıdır. Para, ne kadar şarkılarla, şiirlerle, kitaplarla önemsizliği anlatılsa da, işin aslı burada belli oluyor. Bu farkına varış sadece zengin ülkelerin hükümetlerini değil, ayrıca fakir ülkelerdeki liderlerin paranın ve yardımın doğru insanlara ulaştığından emin olması gerektiği anlamına geliyor. Ya da, başka önemli bir çözüm yolu olarak , büyük şirketlerin sorumlu tutulması gerektiği anlamına gelir. Sadece bununla kalmayıp, durum tespiti yapmaları ve sorunu başkasına devretmemeleri gerekiyor. Pankartlarda "Show us the money" ile anlatılmaya çalışan budur. Emisyonları azaltmak: Yaşadığımız teknoloji ile haşır neşirliği maksimim seviyede olan modern çağda gelişme ve kalkınma kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu kabul edilebilir ve bunun sonuçları çekilebilirdir lakin karbon emisyonları sera gazlarının artırması düpedüz insanın aç gözlülüğünün ve Bu durumda ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ kavramı önem kazanmakta ve üzerinde daha fazla düşünülmesi gereken bir noktaya gelmektedir. Emisyonun ana kaynağının gelişmekte olan teknoloji ile bundan kaynaklanan araçlar olduğu sanılsa da gerçek bundan epeyce bir uzak. İnsanoğlunun söndürülemez açgözlülüğü asıl bizi bu durumlara sokan olarak kayıtlara geçmelidir. İhtiyacımız olandan fazlasını istemek ve olumsuz sonuçları örtbas etmek sadece küresel iklim değişikliğinin birkaç önemsiz nedenlerindendir. Bunlar için sözel değil çözümsel sonuçlara başvurmak ise emisyonun sonudur. COP27'nin gerçekleştirmesi ve bir ilerleme kaydetmesi beklenen sonuçlardan birisinin olmasının ana sebebi yıllardır konuşulması ve alınan önlemlerin kaçınılmaz sona doğru yaklaşımı yavaşlatmamasıdır. Emilimi azaltmak konusunda hiçbir girişim yapmadılar demek değil bu! Aksine, yaptılar lakin yeterli gelemedi demek. Yaptığı şeylere örnek olarak, geçen sene yapılan COP26'da Küresel Kömürden Temiz Enerjiye Geçiş Bildirgesi kapsamında 46 ülke önümüzdeki 20 yıllık dönemde kömürden elektrik üretimine son vereceğini duyurdu. Ancak COP26, Paris Anlaşması’nın sera gazı emisyonlarını önleme ve azaltma konusundaki hedef artırma işlevinin ilk testiydi ve öngörülebileceği gibi başarılı olmaktan geride kaldı. Gerçek şu ki, karbonsuzlaşmaya giden tek yol, fosil yakıt kullanımın sonlandırılması. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji üretiminin artırılması ve petrol, gaz ve kömürden adil ve hakkaniyetli yollarının konuşulacağı herkes tarafından umut ediliyor. Bu yüzden bu sene bu başarısızlığın giderilmesini ve gerçek anlamda, somut bir gelişme görülmesini amaçlıyorlar. Kömür Kullanımından Sakınma: Bir yıl önce gerçekleştirilmiş Birleşmiş Milletler iklim zirvesinde kömürün insan kaynaklı iklim değişikliğinin başlıca sebebi olduğuna dikkat çekilmişti. Katılımcı ülkeler, belirledikleri sıcaklık hedefi doğrultusunda yeni kömür projelerinin tamamen durdurulması ve 2040 yılına kadar var olan kömür sahalarının kapatılması gerektiği konusunda uzlaşmıştı. Hatta 40'tan fazla ülke kömürden çıkış sözü verdi. Katılımcıların sayısına kıyasla, sözü verenlerin sayısı düşük bir rakam olmasına rağmen gelişme bir gelişmedir. Diğer ülkelerin bu söze neden yatkın olmadıkları aslında anlaşılabilir. Yeni yapılan bir kömür santralinin ticari ömrü açısından en az 40 yıl çalışması gerekiyordur. Bunun sebebiyetinden dolayı tek bir santral bile yapıldığında elektrik sistemi kömüre kilitleniyor. Bugün yapılan santraller 2035 yılına kadar kapatılacaksa sadece 13 yıl çalıştırılabilecektir, bunun maddi bedeli de ülkenin hazinesine yüklenecektir. Ekonomik krizlerle uğraşan ülkelerin daha da sıkıntı içine girmeyi istememeleri kömür kullanımını bir süre devam ettirecek gibi. Diğer taraftan uzmanlar, kömür ile enerji üretiminin yenilenebilir kaynaklara kıyasla yüksek maliyetine dikkat çekiyor ve kömürle ilgili yeni projelerin sürdürülebilirlik açısından problemli olduğunu öne sürüyor. Bundan sebeple yenilenebilir enerjiye yatırım da bu konuların arasında olacak. iklim değişikliği her gün gitgide daha kötüye giden global bir sorundur. Gerçek bir önlem alınması elzemdir, ancak alınmaması dahilinde ise insanların korktuğu son pek de uzak değildir. Konferansların olması hoştur. Bir değer verildiğini görmek ve girişimlerde bulunmak tüm insanlığı motive edebilir lakin ana ihtiyaç unutulmamalıdır. Asıl istenen kapsamlı bir çözümün dünyanın her ucuna ulaşılması ve doğaya sahip çıkıp bundan etkilenen insanlara desteğin esirgenmemesidir.
- Usta Seslendirmen Ayhan Kahya
Usta sanatçı Ayhan Kahya İstanbul'da doğdu. Eğitimini İstanbul Devlet Konservatuvarı'nda tamamladı. Kahya, genellikle çıkardığı işleri seslendirme alanında yapmıştı. En çok da animasyon ve sinema yapımı olarak gösterilen Transformers adlı yapımda Otobotların lideri olan tıra dönüşen robot Optimus Prime karakteri ile çizgi romandan beyaz perdeye aktarılan Yenilmezler adlı yapımdaki Thanos seslendirmeleriyle dikkat çekmiştir. Ayrıca uzun yıllar Devlet Opera ve Balesi'nde koro sanatçısı olarak çalışmış ve emekli olmuştur. John Wick 3: Parabellum (2019) Bumblebee (2018) Christopher Robin (2018) Ant-Man Ve Wasp (2018) İnanılmaz Aile 2 (2018) Avengers:Sonsuzluk Savaşı (2018) John Wick 2 (2017) Transformers 5: Son Şövalye (2017) Uzay Yolcuları (2016) Şarkını Söyle (2016) Süper Yetenek (2016) Pete ve Ejderhası (2016) Maymun Prens (2015) İyi Bir Dinozor (2015) Batman v Superman: Adaletin Şafağı (2015) Bilal: Özgürlüğün Sesi (2015) Kaptan Amerika: Kış Askeri (2014) Galaksinin Koruyucuları (2014) Nuh: Büyük Tufan (2014) İnanılmaz Örümcek Adam 2 (2014) Transformers Kayıp Çağ (2014) Pek Yakında (2014) Man Of Steel (2012) Hobbit: Beklenmedik Yolculuk (2012) Pamuk Prenses'in Maceraları (2012) Transformers: Ayın Karanlık Yüzü (2011) Alice Harikalar Diyarında (2010) Robin Hood (2010) Oyuncak Hikayesi 3 (2010) Titanların Savaşı (2010) Sherlock Holmes (2009) Terminatör: Kurtuluş (2009) Pıtırcık (2009) Transformers: Yenilenlerin İntikamı (2009) Fi Tarihi (2009) G-Force (2009) 2012 (2009) Prenses ve Kurbağa (2009) Yıldız Savaşları: Klon Savaşları (2008) Vol. İ (2008) Hızlı Yarışçı (2008) Hellboy II: Altın Ordu (2008) Hancock (2008) Kara Şövalye gibi ünlü ve büyük prodüksiyonları işlerde yer alan Kahya 10 Ekim günü hayatını kaybetti. Ailesine ve onu sevenlere tekrardan baş sağlığı diliyoruz.