Elimde tuttuğum kanlı bıçağa bakıyorum. Saatin 12 olduğunu belli eden çan sesini duyuyorum. Yaşasın, 40 yaşına girdim! Yaşasın mıydı gerçekten? Yaşadığım onca şey, aramızda geçenler, 15 senelik kâbus… Değer miydi bunca şeye? Kafamdaki sesler konuşmaya başlıyor: "İyi yaptın, hak ettiği buydu." diyorlar bana… Üzülüyorum, evet üzülüyorum ama ne için olduğunu anlayamıyorum bile. Duygularım çok karışık…
Kafamı kaldırıyorum yavaşça, önümde yatan bedeni inceliyorum; yavaş yavaş, hafifçe inip kalkan göğsü hâlâ yaşadığını anlatıyor bana. Ayağa kalkıyorum hızlıca, birilerini çağırmalıyım belki de; ama, ama ya ben ne olacağım, hayatımın kalanını hapiste mi geçireceğim? İnleme sesi geliyor bedenden: "Yardım et!" diyor bana… Etmeli miyim gerçekten? “Hayır!” diye bağırıyor ses, “O sana yıllarca eziyet etti, merhamet mi göstereceksin gerçekten? Umursama, intikamını al!” diyor. Düşünüyorum, hayır yapmayacağım! Ben onun gibi olamam, bana yaptıklarını ona yapamam! Yapmayacağım!
Elime telefonu alıyorum, hızlıca adresi söyleyip bir bez bulmaya çalışıyorum. Midem bulanıyor… Kan mı tutmaya başlamıştı beni, ne ara? Yere çöküyorum yavaşça, siren sesleri gelmeye başlıyor. Kapı kırılıyor galiba... Adım sesleri duyuyorum, biri yanıma yaklaşıyor… Bana sesleniyorlar, bana sesleniyorlar!
Nefes nefese uyanıyorum. Tanrım lütfen, lütfen! Yoruldum bu kâbuslardan, her gece, her uykumda beni ziyaret ediyor bu anı. Bitsin artık, dursun artık! Rahat bıraksın beni, beni ve kalbimi!
İnanılmaz,gerçek misin sen🌼