Şiddet, insan yaşamının her alanında karşılaşılan ve dünyada giderek daha da önemli bir duruma gelen bir toplum sağlığı durumudur. Aynı zamanda insan hakları ihlali olan şiddet maalesef ki günümüzde gittikçe artmaktadır. Başkalarını sevmek kadar, onlara karşı nasıl davrandığımız da önemlidir. Başkalarına karşı olan davranışlarımız çok olumludan çok olumsuza kadar değişebilir. Olumsuz davranışlardan en geniş biçimde olanı saldırganlıktır. Davranış kuramcılarına göre saldırganlık, "başkalarını incitmeyi amaçlayan her türlü davranış ve eylem" dir. Bizim türümüzde yani insanlarda saldırganlık büyük ölçüde öğrenme ile ilgilidir. Çocukluk döneminde saldırganlığın normal bir şey olduğunu çocuğa öğreten her şey bireyin saldırganlığını arttıracak, aksi ise azaltacaktır. İnsanlar saldırganlığı öğrenir. Bu durumda önemli olan çocuğa kesinlikle saldırmayı değil, karşılaştığı durumlarda doğru tepkiler vermeyi öğretmektir. Kadına yönelik şiddet her toplumda, her kültürde, her eğitim ve gelir düzeyinde vardır. Gelişmiş ülkelerde yapılan çalışmalara göre kadınların 1/3'i ile 1/2'sinin eşi tarafından şiddete uğradığı saptanmıştır. Buna göre, her iki kadından biri yaşamlarında en az bir kere şiddete uğramaktadır. Çok dile getirilmeyen duygusal, sözel, siyasal şiddet gibi kadına yönelik tüm şiddet türleri göz önüne alındığında bu sayı daha da artmaktadır. Maalesef ki bu oran ülkemizde %50'den fazladır.
Kadına Yönelik Şiddetin Nedenleri:
Toplumsal ilişkiler (ailede toplumda kadına verilen daha düşük değer)
Bireysel biyolojik nedenler
Romantik ilişkilerde ve yakın ilişkilerdeki sorunlar
Kültürel olarak ataerkil toplumlarda iki cinsiyet arasındaki eşit olmayan ilişkileri sürdürmek için baskı aracı olarak şiddetin kullanılması
Kadına Yönelik Şiddetin Algılanması:
Kadına yönelik şiddet topluma, kültüre, bireye göre değişmektedir. Türkiye'de hızlı bir toplumsal değişim yaşandığı için kesin olarak bir sayı vermek pek doğru olmasa da şiddete uğrayan kadınların 1/2'i bunu hakkettiğini düşündüğü ve şiddet uygulayan erkeklerin 1/3'i şiddet uyguladığını kabul ettiği görülmüştür.Bazı kadınlar geleneksel düşünce ile şiddete maruz kalmayı "kader" olarak görmektedir
Kimler Şiddet Uyguluyor:
Kadına şiddet uygulayan erkeklerin güvensiz, alkol kullanan veya bağımlısı, şiddet uygulamayı hak olarak gören, gelir ve eğitim düzeyi düşük, şiddet içerikli diziler/filmler izleyen, sevgisiz büyüyen, çocukluklarında şiddet gören veya şiddete tanık olan, davranışlardan sorumluluk duymayan kişiler olduğu bulunmuştur.
Şiddete maruz kalan kadınların çocukluklarında şiddet gören veya şiddete tanık olan, güvensiz, ekonomik güvencesi olmayan, geleneksel değerlere sahip olan, elalem(mahalle) baskısına önem veren kişiler oldukları bulunmuştur.
Kadına Yönelik Şiddetin Etkileri ve Sonuçları:
Şiddetin sonuçları fiziksel, ruhsal ve ölümcül olarak 3 başlık altında incelenebilir.
Fiziksel: Yaralanmalar, cinsel ilişkiye bulaşan hastalıklar, düşükler, baş ve karın ağrısı, ilaç-alkol bağımlılığı, astım, bağırsak hastalıkları...
Ruhsal-zihinsel: Anksiyete, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, yeme bozuklukları, uyku bozuklukları, cinsel işlev bozukluğu...
Ölümcül: İntihar, cinayet.
Son Durum ve Yapılabilecekler
Kadına yönelik şiddet yaşamımızın bir gerçeğidir ve hem aile bireylerini, hem çocukları, hem de toplumu önemli ölçüde etkiler. Aileler; eğitim, ekonomik, hukuksal yönlerden güçlendirilmeli ve korunmalıdır. Bunun için aile danışmanları, psikologlar, hemşireler, sosyal çalışmacılar yardımcı olabilir.
Kültürümüz kadına yönelik şiddeti tolere ediyor. Kadınların bir bölümü şiddet görmeyi hak ettiğini, erkeklerin bir bölümü şiddet uygulamayı kendilerine verilmiş bir hak olarak görüyor. Kültürel değerlerimizin bu yönde yozlaşmasını önlemeye yönelik girişimlerde bulunulmalıdır.
Kültürümüz şiddeti bir disiplin aracı, erkekler de şiddeti disiplin ve ceza aracı olarak görüyor. Çocuk yetiştirmede de önemli bir yeri var.
Erkeklerin çoğu argo konuşmayı ve küfretmeyi normal olarak kabul ediyor. Şiddet “erkekliğin göstergesi” gibi görülüyor.
Ailede kadına yönelik şiddete kültürel olarak göz yumuluyor ve sonuç olarak bu davranış pekişiyor.
Türkiye’de ensest, cinsel istismar-tecavüz ciddi boyutlardadır. Cinsel istismara-tecavüze uğrayanlar ileride cinsel şiddet uygulayıcıları olmaktadır.
Çocukluk çağında şiddet görenlerin ileride şiddet uygulayıcıları olduğu görülmüştür.
Günümüzde kadının konumu, eşitliği, hakları giderek kötüleşmektedir (mahalle baskısı). Kadınların eğitim düzeyi, ekonomik özgürlüğü, iş ve ücret eşitliği sağlanmalıdır. Kadın-erkek eşitliği günlük yaşamda da sağlanmalı, bu düşünce topluma yerleştirilmelidir.
Son 12 yılda kadın cinayetleri %1500 oranında artmıştır. Sağlıklı, kültürel değer yargılarının öne çıkarılarak pekiştirilmesi sağlanmalıdır.
Çocuk gelinler kız çocuklarına yönelik ağır bir şiddettir. Çocuk gelinlik mutlaka önlenmelidir.
Şiddet içeren dizi ve filmler çok sıkı denetlenmelidir.
Şiddet ögeleri eğitim ve öğretimden çıkarılmalıdır. (Dayak cennetten çıkmadır.’, ‘Kocamdır, sever de, döver de.’, ‘Öğretmenin vurduğu yerde gül biter.’, ‘Eti senin, kemiği benim.’, ‘Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin.’)
Birey ve toplum sağlığı açısından şiddetin önlenmesi gereklidir. Anne-babalar, öğretmenler, sanatçılar, sporcular, toplum önderleri sağlıklı örnekler olmalıdır.
Ülkemizde kadına yönelik şiddetle ilgili çağcıl düzenlemeler görece yenidir ve yeterince bilindiğini ve uygulandığını söylemek güçtür. Bu konuda tüm toplum bilgilendirilmeli ve eğitilmelidir. Türkiye'nin de imzaladığı "Uluslararası Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin uygulanması konusunda tüm sivil toplum örgütleri sorumluluk almalıdır. Kadın Sığınma Evleri ile ilgili yasalar uygulanmalı, gizliliğe özen gösterilmelidir.
Çocuk gelinlere, kadın cinayetlerine, tüm şiddet davranışlarına kesinlikle hoşgörü gösterilmemeli, caydırıcı yasal düzenlemeler yapılmalı, yasalar herkese tam olarak uygulanmalı ve cezada hiçbir indirim uygulanmamalıdır.
Comments