Dün benim için hayatımda hiçbir zaman unutamayacağım bir gündü. 5 km belki de daha fazla yürüdüm. Yaklaşık 160 dk ve 12.000 adım kadar, belki daha fazla ... Dün babam ve ben bir grup akademisyen ile oryantiring yapmaya gittik. Bizi her grupta 4 kişi olacak şekilde ayırdılar. Toplam 20 kişiydik. Her gruba üstünde 6 tane hedefin yazılı olduğu birer harita verdiler.
Amaç haritaya göre hedefleri bulmak ve bitiş noktasına ulaşmaktı. Tabii sonunda güzel bir ödül de vardı. Bazıları bu sporu detaylıca araştırmış, kendinden emin bazılarıysa işi gidişatına bırakmıştı. Sıcağın altında yanacağını bile bile güneş kremi sürmemekte ısrar edenler bile vardı. Her grup oryantiringe aynı anda başlamıyor, aralarında onar dakika fark olması gerekiyordu. Herkesin sırt çantası, şapkası, suyu ve diğer gerekli malzemeleri yanındaydı. Bir fizik doçenti, bir matematik öğretim görevlisi, bir sınıf eğitimcisi ve bir de fen lisesi öğrencisi çıktık yola.
“Zaten hepimiz sayısalcıyız, yaparız!” modundaydık. Herkes hazırlıklı; pusula uygulamaları, eğim ölçme uygulamaları indirilmiş, cetveller, harita bilgisi falan. Önce bulunduğumuz konuma göre simetrisini alarak haritayı okumaya çalıştık. Bunu başarmıştık ama ilk hedefi diğer gruplar yüzünden yanlış yerde aradık. Biz hedefleri kırmızı, turuncu fosforlu bayraklar zannediyoruz, gördüğümüz her kumaş parçasını hedef olabilir diye tartışıyoruz ama gerçek “Hedef ” hiç düşündüğümüz gibi değildi: Beyaz bir A4 kâğıdına “Hedef 1” yazılmış, yaklaşık 30 cm’lik bir tahtaya çakılmışlardı. Aslında ben hedefi doğru yerde tahmin etmişim ama gruba uydum ben de. İlk olarak hedefi uzun bir gezintiden sonra Afrin Çayı’ndan geçerek bulduk ve hemen fotoğrafımızı çektik. Çünkü her hedefte fotoğraf çekip ispatlamak zorundaydık. Biz hedeflere o kadar odaklanmışız ki eğlence amaçlı çok az fotoğraf çekmişiz.
“Hedef 2”yi yakında bir yerde bulduk ama “Hedef 3”ü bulmak bizi zorlamıştı. Az kalsın asıl gitmemiz gereken yerden ayrılıyorduk çünkü haritayı yanlış anlamıştık. Dik yamaçlardan tırmanmak ve tekrardan çaydan geçmek zorunda kalmıştık. Hedefi çok zor bir yere koymuşlardı. Aslında saklamışlardı sanki, çünkü menfezin altındaydı. “Hedef 4”ü bulurken ikiye ayrıldık. Birinci grup aşağı kısımları diğeri ise üst kısımları aradı. İkinci grubun bir elemanı olarak ben üst kısımlarda, dikenli çalılıkların fazla olduğu yerlerde arıyordum hedefi ama bulamamıştım. Grup tekrar bir araya gelince keçilerini otlatan bir çoban bize Hızır gibi yetişti! Hedefi gördüğünü söyledi bize. Hemen oraya gittik. Yorgun bir şekilde fotoğraf için pozumuzu verdik ve ben çok değişik bir şey buldum: Hani şu kovboy filmlerinde ya da çöl filmlerinde kafatası olur ya ona benzer bir inek kafatası! Belki arkeolojik bir buluntudur diye düşünmüştüm ama çok yeni duruyordu. Sıra “Hedef 5” teydi. Bu sefer taşlı bir yol boyunca yürüdük. Ara sıra evden getirdiğimiz şekerli yiyeceklerden atıştırdık. Bol su içtik. Bu sefer tarlada çalışan işçilere sorduk. Şaşırdılar ama görmediklerini söylediler. Dev ağaçlar, erik, dut, yabani kekikler, kuş sesleri… Bütün bunlar insana doğa ile iç içe olduğunu hatırlatıyordu. Bir menfezin altında sazlıkların arasında duran bir yılan fark ettik. Koyu kırmızı- kahve bir rengi vardı. Karışmadık ona tabii ki çünkü bize rahatsızlık vermiyordu. Doğa onun yuvası ve biz onun ziyaretçisiyiz. Ona dikkat etmesi gereken biziz. “Hedef 5” serin bir erik ağacının altında yanında küçük bir derenin geçtiği bir yerdeydi. Yine bir çiftçinin yardımı ile bulduk onu. “Hedef 6” için bulunduğumuz yerin üst tarafındaki dar bir patikadan devam ettik. Patikada etrafımız değişik bitkilerle çevriliydi. Bazen dikenli bitkiler yolumuzu kapatıyordu bazen de rengârenk çiçekler. Bu hedefi tam da düşündüğümüz yerde bulduk. Haritayı en doğru kullandığımız hedefimizdi diyebilirim. Bütün hedefleri bulmayı başarmıştık. Şimdiyse bitiş noktasına varan ilk grup olmaya çalışıyorduk. Yürüyüşümüzü hızlandırmıştık. “Acaba kaçıncı olmuşuzdur? Birinci miyiz?” diye düşünüyorduk. Varış noktasına gitmek bizi daha da yordu çünkü tam güneş üstümüzdeydi ve yokuş çıkıyorduk. Bitiş noktasına gelirken birtakım sesler duyduk ve o zaman birinci olamadığımızı anladık. Bizi kocaman ağaçların altında serin bir yerde bekliyorlardı. İki grup bizden önce gelmiş ancak onlardan bir grup diskalifiye olmuştu. Çünkü yanlış yoldan ilerleyip başladığımız noktaya ulaşmışlardı. “O kadar geldik bari arabayla bitiş noktasına gidelim.” deyip bitiş noktasına gelmişlerdi.
Birinci olan grup da bizden çok kısa bire süre önce bitiş noktasına ulaşmıştı. Herkesin çok yorgun olduğu belliydi. Oturup dinleniyorlardı. Bir yandan da mangal yapılmaya başlanmıştı. Neyse ki soğuk su vardı. Kaç şişe bitirdiğimi hatırlamıyorum. Çok yorulduk belki ama yorgunluğumuzu hissetmeyecek kadar eğlendik. Bir sürü böcek ve sinek bizi rahat bırakmamış olabilir ama artık onları önemseyecek halde değildik. Çünkü aklımız hem hedefi bulmakta hem de hayatta kalmaktaydı. Hayatta kalmaktan kastım dik yamaçlardan, dikenli çalılıklardan, yılanlardan ve zehirli bitki ya da hayvanlardan uzak durmaya çalışmaktı. Bizi gören yerel halkın bizi hazine avcısı zannetmesi ya da bizi sıcakta bir spor için uğraşan kaçıklar olarak görmesi dışında bir sorun yoktu. “Onu yapcağınıza gelin tarlada yardım edin!” dedikten sonra arkamızdan kahkaha atmaları da ayrı bir mesele. Ama sağ olsunlar bize aradığımız hedefler için ya da yönümüzü bulmak için sorduğumuzda çok yardımcı oldular.
Yürürken bazen şekerimiz düştü, gözümüz karardı, ayağımız burkuldu. Dibi yosun tutmuş ve kayganlaşmış olan çaydan 4-5 defa geçtik. Hatta ilk başta spor ayakkabılarımızı çıkarıp terlik giyiyorduk. Ama bu çok zahmetli gelmişti. Bu yüzden direkt spor ayakkabılarımızla geçmeye başladık. Dik yerlerden tırmanmak da insanın hayatını gözünün önüne getiriyordu. En ufak bir toprak kaymasında “Kesin başaramayacağım.” diyorsunuz ama kurtulunca özgüveniniz yerine geliyor ve “Bunu bile yaptıysam daha zorlarını da yaparım.” diyorsunuz. Bazen de aklınıza “Ya daha kolay bir engelde başarısız olursam.” sorusu da gelmiyor değildi. Dün çok eğlendim. Farklı insanlarla tanıştım. Keşfedilecek çok şey olduğunu öğrendim. 12 senedir yaşadığım bu şehirde daha görmediğim çok güzel şeylerin olduğunu keşfettim. Beraberce yapılan işlerin insanı daha kolay hedefe ulaştırdığını öğrendim. Zorluklarda bile beraber hareket etmenin önemini kavradım. Bazıları benimle hemfikir olmasa da bence çok iyi bir deneyimdi. Her ne kadar zor ve yorucu olsa da bir daha yapmak için sabırsızlanıyorum.
Bu güzel etkinliği düzenleyen Yakup ve Ömer Faruk hocalara çok teşekkür ediyorum.
Harika yazmışsın Zeynep, tebrik ediyorum👏
Tebrik ederim. Çok güzel ifade etmişsin o günü tekrar yaşamış gibi hissettim 🙂.
Keyifle okudum. Kalemine sağlık
Keşke ben de deneyimleyebilseydim.
Kalemine sağlık. Çok güzel olmuş