Hayal kurmanın bir hevesten çok bir ihtiyaca dönüşmesine Maladaptive Daydreaming ya da Uyumsuz Hayal Kurma Sendromu denir. Kafamızda kurduğumuz küçük senaryolarla başlar ve göz açıp kapayıncaya dek çığ gibi büyür. İnsanın sosyal bağlarını adeta görünmez bir pelerinle koparır ve bunun suçunu bambaşka şeylere atar.
Hayal gücüne sahip biri, asla yalnız kalmaz. - Jackson Brown
Etrafımızdaki insanlardan bıkmak veya artık onlarla kendimizi özleştirememekten doğar ve gittikçe yalnızlaştığımızı fark ettiğimizde hayallerimizdeki kalabalığa katılırız. Hayaller bizi mutlu eder ve bir zaman sonra hayallerimiz bir numaralı önceliğimiz olur. Oradaki insanları gerçek olarak kabul eder ve onlarla vakit geçirmeyi yeğleriz. Bu onların gerçek olmadığını bilmediğimiz anlamına gelmiyor, tam aksine onları bizim yarattığımızın farkındayız lakin bu bizi gerçek dünyadan daha mutlu ediyorlar ve insanlar mutlu olabilmek için her şeyi yaparlar.
Bu sendroma sahip insanlar hayallerle aralarına bir araç koyar. Bu araç sayesinde kendi kurdukları dünyaya adım atarlar. Bu araç tabii ki de müziktir. Dışarıdan bakıldığında müzik dinlerken garip hareketler yapan, mimiklerini müziğe uygun hareket ettiren ve müziğe eşlik eden birileri gibi gözükürler lakin gerçeğin bununla yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Aslında arkada çalan şarkının ne olduğunu bile bilmezler. Kafalarında kurdukları senaryoyu kendi içlerinde yaşamaya başlarlar ve kendilerini başrol diye tanımlarlar. Sanki sahnedeymiş gibi hareket eder ve senaryolarının gidişatına bağlı üzülür, sevinir, kızar veya şaşırırlar. Buna mimiklerine yansıtırlar ve gerçeği söylemem gerekirse deli gibi gözükürler. Bunların farkında oldukları için dışarı çıkmaktan kaçınmaya başlarlar ve sonunda yalnızlıklarının içinde boğulurlar. En kötü tarafı ise kendilerine yaptıklarının sonuna kadar farkındalardır lakin sadece seyretmekle kalırlar, sanki kendi bedenlerinde bir misafirmiş de ruhlarını kurtarmaya çalışıyorlarmış gibi.
Uyumsuz hayal kurup kurmadığımızı anlamanın yolları:
Gece uyumakta zorluk çekme
Kafamızı yastığa koyduğumuzda uykumuzun farklı sebeplerden dolayı tutmadığı bir gecede çoğu kişi gibi hayal kurmaya başlarız fakat bu sendroma sahip bireylerin uyumamalarının nedeni hayal kurmalarıdır. Bazen sadece hayal kurabilmek için yatakta yatarlar ve saatlerce gözleri kapalı, kendi dünyalarında dolanırlar.
Hayal kurmaya devam etmek için büyük bir arzu duyma
Önceden de dediğim gibi, kendilerini kontrol edemezler hayal kurma konusunda. Günün herhangi bir bölümünde arzuladıkları en büyük lanet hayal kurmaktır. Lanet diyorum çünkü hayatımızın her alanında önümüzde büyük bir engel olduğunu hissetmek, yanlış yaptığımızı bilmemize rağmen o yanlışı devam etmeyi arzulamak her bağımlılıkta olduğu gibi bir lanettir.
Hayal kurarken yüz ifadeleri, jest ve mimik yapmak
En önemli belirtisi budur aslında. Normal, tatlı bir hayal kurarken gözler buğulaşır, yüzümüze kocaman bir gülümseme yayılır fakat bu sendromda durum aşırı bir şekilde gerçekleşir. Kurdukları senaryonun içindeymişçesine hareket ederler ve kafalarında öldürdükleri bir karakter için ağır bir üzüntü hissedebilir, depresyona girebilirler.
Psikologlara başvurulması gereken, çocukluktan itibaren süren ve kişinin kendisini iyi hissetmesi için otomatik oluşan bir durum ve herkeste bu savunmalar farklı. Bunun bir okb, ağır bir depresif mod, sosyal ihtiyaçlarını karşılama ya da travmatize olmanın bir sonucu olabiliyor. Ya da sadece kişinin ruhsal dünyada kendini fazla yalnız hissetmesinden de doğabiliyor. İnsanların hayatını mahvetmesi bir dursun, her anlamda bizi yıkar. 13-14 yaşlarından beri her gün hayal kurmak cidden insanı yoran ve bıktıran bir durum. Ailelerin ise bu durumu tembellik diye adlandırması ise daha da iç karartıcı.
Psikologların en büyük tavsiyesi sosyalleşmek ve bizi meşgul tutacak eylemleri yerine getirmek oluyor ve gerçekten de görülen bir faydası var ama günün sonunda herkesin uyuduğu o sessiz vakitlerde bizi hayal kurmaktan kurtaran hiç kimse olmayacak.
Comments