Apollon’u hepimiz tanıyoruz. Yunan mitolojisinde güneş, sanat, şiir, şifa, kehanet, ışık, müzik ve ateşin tanrısı... Fark edebileceğiniz üzere çok fazla farklı uzmanlık alanı bulunmakta. Aynı şekilde, kişilik olarak da kendisi aşırı renklidir! Ancak o renkler, daha sonra bir sümbül gibi soldu…
Hyacinthus; bakanı aşık eden, tatlı ve genç bir erkekti. Genelde Sparta kralının oğlu olarak bilinir. Ancak Kral Oebalus mu yoksa Kral Amyclus mu bilinmez. Ayrıca farklı kaynaklarda doğa perilerinin çocuğu olduğu bildirilir. Güzelliğinden dolayı 4 erkek onun için yarışmıştır: Apollon, Zephyros (Batı rüzgarları tanrısı), Boreas (Kuzey rüzgarları tanrısı) ve son olarak ölümlü bir insan olan Thamyris*.
4 erkeğin arasından Apollon’u seçen Hyacinthus, seçimiyle tüm Dünyayı sarsmıştır bir bakıma. Çünkü Apollon artık resmen yemeyi içmeyi kesip onunla ilgilenmektedir. Apollon, Deifi şehrindeki tapınağı terk edip Hyacinthus’un yanında, Eurotas nehrinin kenarında gecesini gündüzünü geçirir. Aynı şekilde Apollon, Hyacinthus’a kendi kutsal topraklarının her bi karışını, kuğuların çektiği iki tekerlekli arabalarla gezdirir. Bu bir yaşam biçimi haline gelmiştir artık onlar için… Okçuluğun ince becerilerini öğretmeyi, lir çalmayı, ustaca şiir yazmayı ve ilahi güçleri öğretmek Apollon’un boynunun borcu olmuştur artık. Öyle derinden seviyordu ki ölümlü güzeli… Hatta çoğu kaynağın belirttiği üzere Apollon tanrısal yaşamından vazgeçip onunla yaşamayı arzulamaktadır.
Bu aşk hikayesi giderek daha da alevlenirken kötü şans sonunda iki aşığı vuracaktır. Günlerden bir gün bir Akdeniz klasiği olan disk fırlatma oynamaya karar verirler. Sırayla birbirlerine diski fırlatıp yakalarlar. Bir randevuda yapılabilecek her şeyi çoktan yapmışlardı zaten: güneşin batışını izlemek, birlikte şehirde gezmek, oyunlar oynamak…
Ancak işler daha sonra değişir. Bu sefer diski fırlatma sırası Apollon’a gelir. Aşkından dolayı aklı bir karış havada olan Apollon, ilahi gücünü kontrol edemez ve disk birkaç mil uzağa hızla uçar. Diskin peşinden koşan Hyacinthus’u soğukkanlı bir intikam planı beklemektedir. Hyacinthus’un reddettiği Batı Rüzgarları tanrısı Zephyrus öyle kuvvetli bir rüzgar gönderir ki, disk aşırı yüksek bir hızla geri dönüp Hyacinthus’a doğru uçar. Zavallı Hyacinthus ilahi hızdaki diski tutmaya çalışsa da başarısız olur ve disk ona çarptığında ölümlü güzeli hayatını kaybeder… Apollon bunun ardından müzikleri ve liri sayesinde onu hep anımsayacağına dair kutsal bir yemin eder. Sevdiğine son bir kez bakıp akan kanlarından güzel bir çiçek yaratır: Sümbül. Yapraklarına da ağıt olarak “al al” -kişi bu ifadeyi hüznünü belirtirken kullanır- yazmaya karar verir,
*Thamyris, başka bir erkeği seven ilk erkek olarak kayıtlara geçtiği için Dünya tarihinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Hyacinthus’tan önce de Apollon’a aşık olmuş ve ona şarkılar yazıp tekliflerde bulunmuştur. Apollon onun tekliflerini kabul etmeyince bir müzisyen olarak onu etkilemek istemiş ve “9 ilham perisi”ne sanat alanında meydan okumuştur. Tahmin edebileceğiniz üzere bu meydan okuma, Thamyris’in yenilgisiyle sonuçlanmıştır.
*Güneşin batışını izlemek Antik Yunan’da birçok anlama gelebilir, özellikle Güneş’i sembol eden tanrı Apollon işin içine girdiğinde... Apollon, gün içinde Güneşin doğup batmasını sağlayan arabayı sürmektedir. Bu arabada birkaç kutsal “Pegasus” atı çeker. Ek olarak, Güneş arabasını ilk başta Güneş titanı olarak bilinen “Helios” çekmektedir. Daha sonra titan dönemi Kronos’un parçalanıp Tartarus’a atılması ile kapanınca Helios, Güneş tahtını Apollon’a terk edip Güneş arabasını ona devrederek inzivaya çekilir. Güneşin batışı ile Apollon her gün akşam saatlerinde yerini kardeşi Ay tanrıçası Artemis’e devreder. Artemis ise her gece kutsal hayvanı olan geyiklerin çektiği arabasını sürüp Ay’ı çekmektedir.
Comments