İnsanoğlu tarih boyunca bu dünyadaki yerini sorgulamıştır. Felsefe aracılığıyla gerçekleşen bu arayış, insanın yaşadığı evreni anlamlandırmasına yardımcı olmuş, farkındalığını arttırmıştır. Bu sayede farklı düşünce yapıları ortaya çıkmıştır.
Optimizm ve Pesimizm arasındaki çatışma, insanın dünyayı algılayış biçimini en net ortaya koyan ikilemdir. Akıl Çağı'nda Gottfried Von Leibniz önderliğinde Batı filozofları olumlu bir dünya ve hayat düşüncesini öne sürdüler. Leibniz özgün olan ihtimalleri, tüm ihtimallerin dünyasından en iyisinin hayata geçireceğine inanmış ve Théodicée adlı eserinde bu tüm ihtimallerin dünyasının en iyisinin tüm ihtimalleri içerdiğini, sonsuzluk içerisindeki sonlu deneyimlerimizin doğanın mükemmeliyetine karşı çıkamayacağını öne sürmüştür. Ayrıca "Natura non saltum facit der". Yani doğada atlamalar olmaz, her şey süreklilik içindedir ve asla duraksamaz. Çünkü Tanrı her zaman en iyisini seçer ve doğal olarak evren her daim daha iyiye doğru gider. Ancak herkes kendisiyle aynı fikirde değildi. Halihazırda Doğu Mistisizmi ile ilgilenen Schopenhauer dünya hakkında oldukça pesimistik bir inanca sahipti. Ona göre dünya, güzel ve zevkli deneyimler yaşanan bir yer değil, aksine mümkün olan en az zararla geçiştirilmesi gereken bir yerdi. Çünkü mutluluk aslında bir illüzyondur ve kişi ona ulaştığını sandığında çok büyük bir yanılgıya düşer. Çünkü Schopenhauer'e göre mutluluk pozitif, yani somut kavram değildir ve geçicidir. Halbuki acı, pozitif ve gerçektir. Öte yandan acı gerekli bir şeydir ve salt kötü olarak addedilmesi doğru değildir. Çünkü Schopenhauer'e göre acı çekmek insan olmanın doğal bir sonucuydu. Ona göre bitkiler acı çekmezdi fakat hayvanlar acı çekerdi. Çünkü hayvanlar bir merkezi sinir sistemine sahipti ve merkezi siniri sistemi, bilinçli bir varlık olmanın sonucuydu. İnsan en akıllı varlıktır. Doğal olarak en büyük acıyı da ancak o hissedebilir. Dahiler, bu sebeple mutsuzdurlar. Ancak yine de insanın bu dünyada huzura ve dinginliğe ulaşmasının bazı yolları vardır ve filozof bu yolları "Mutlu Olma Sanatı" adlı eserinde inceler. "Mutlu Olma Sanatı" oldukça kısa ve hoş bir çalışma. Ancak bir o kadar da karmaşık. O yüzden önemli gördüğüm noktalardan bahsedeceğim.
Eudemonia hayat bilgeliği demektir ve Antik Yunan'da erdemli, ahlaklı ve belirli bir amaç uğruna yaşanmaya layık bir hayat sürmeye dayanan mutluluk öğretisidir. ''Bu kavram herhangi bir insana mutlu yaşamayı öğretebilir'' der filozof. Ancak iki kısıtlama şartıyla: Stoacı anlayış ve Makyavelizm'den uzak durarak. Stoa, feragat ve yoksunluk yoludur ancak sıradan bir insan o yolda kendi mutluluğunu arayamayacak kadar duyusal arzuyla doludur. Öte yandan Makyavelizm sıradan bir insanda bulunamayacak kadar bir kabiliyetli ve kurnaz bir zihin ister. O halde Eudemonia bu iki görüşün arasında bir yerdir. Diğer iki görüş daha kestirme olmasına karşın Eudemonia çok daha makul ve uygulanabilir bir anlayıştır ve "Mutlu Olma Sanatı"nın konusudur.
Kıskançlıktan Kaçınmak
''Hiçbir şey kıskançlık kadar uzlaşmasız ve acımasız değildir. Yine de kıskançlık uyandırmak için durmadan çaba harcarız.''
Edinilmiş Karakter
Acının Bireyselliği
Acılar ve doğal olarak hazlar kişiden kişiye değişiklik gösterir. Zira dışsal etkenlerin kişide oluşturacağı tahribat, tamamen o kişinin içinde bulunduğu bağlama ve kişinin beklentilerine göre değişiklik gösterir. Dışsal nedenler kişinin uzun vadeli ruh halini etkilemez. Örneğin çok mutlu bir olayla karşı karşıya kaldığınızda oldukça sevinirsiniz. Ama bu mutlu olma hali geçicidir. Birkaç gün sonra alıştığınızda bir etkisi kalmaz. Çünkü sizin için artık yeni normal olmuştur. Aynısı olumsuz durumlar için de geçerlidir. Öyleyse kişinin mutluluğu daha çok içseldir. Bunu neşe ile açıklayabiliriz. Zengin insanlar da fakir insanlar da neşeli olabilirler. Öyleyse neşe içkin bu karakterdir ve dışsal etkenlerden etkilenmez. Çünkü neşeli bir insanın her zaman neşeli olmak için sebebi vardır. O da neşeli olmasıdır.
Aynı şekilde acı da içseldir. Gerçi çoğu zaman biz acımızın tek bir nedenden dolayı kaynaklandığını görürüz ve üzülürüz. Bu olumsuzluğun ortadan kalkmasıyla en büyük memnuniyetimizi sağlayacağımızı düşünürüz. Ancak bu bir yanılsamadır. Bizim acımızın ve esenliğimizin ölçüsü özneldir. Nitekim başka zaman kendine vücuttaki dağınık sıvıları çeken vesikül neyse kederimizin sebebi olan dış sebep de budur. Vücuttan kalktığında daha önce farklı yerlere dağılmış olan ve varlığımızın özünde bulunan acılar dağılır ve tam anlamıyla huzura eremeyiz.
Stoa
Eudemonia her ne kadar Stoa'dan farklılık gösterse de bazı kavramları ortaktır.
Kişi bir kararı almadan önce enine boyuna düşünmeli ancak sonrasında aldığı karar yüzünden pişmanlığa düşmemelidir. Önüne bakmalıdır. Keşke demek insanı geçmişte bırakır ve andan koparır.
Akıl
Her şeye boyun eğmek istiyorsan akla boyun eğ.
Burada filozof Aydınlanma Çağı ve rasyonalizme dikkat çeker.
Sebat
Hayatın yaşattığı bütün aksaklıklar karşında sabreden kişi bu yaşadığı olumsuzluğun, yaşayabileceği potansiyel bütün olumsuzlukların yanında çok küçük bir alan kapladığını bilir ve sakin kalır.
Hayat
Tüm mutluluk ve zevkler negatif, acıysa pozitif nitelikte olduğundan hayat zevk alacak bir şey değil atlatılacak savuşturulacak bir şeydir. Bu yüzden hayatı atlatılmaya bakılmalıdır.
Öfke
Öfke ve nefreti kelimelerle ve tavırlarla göstermek yararsızdır, gülünçtür, bayağıdır. Öyleyse öfkeyi sadece saldırgan olmayan eylemlerle göstermeli ve cevabı bir nevi sahada vermelidir insan.
Öz Kısıtlama
Hayatın dertleri bölük pörçüktür. Öyleyse insanların odakları da böyle olmalıdır ki uyum sağlansın. Bütün bu dertler insana genel bir sıkıntı verir. İşte bu sebeptendir ki insan her bir dert ile ayrı ayrı ilgilenmelidir. Düşüncelerin kendilerine ait bir çekmecesi olmalıdır. İnsan bir nevi ''multitasking'' yapmamalıdır. Bunun için öz disiplin dolayısıyla öz kısıtlama gerekir.
İnsanın kendini kısıtlaması mecburidir. Aksi takdirde dışarıdan bir kısıtlama gelecektir ve bu kısıtlama kişinin kendisine uygulayacağı kısıtlamadan çok daha sert olur. Bu kısıtlama aynı zamanda düşüncesizdir ve acımasızdır. Oysa öz kısıtlama kişiye özgüdür ve kişinin kontrolü altındadır. Öyleyse kişi özgür olabilmek ve kendi iç disiplinini sağlamak için kendini kısıtlama mecburiyetindedir.
Mutsuz Olmamak
Çok mutsuz olmamanın en garanti yolu mutlu olmayı dilememektir. Yani insan zevk, mülk, onur, tarzı istekleri sınırlamalıdır. Çünkü mutluluk satın alınabilen ve doğrudan erişilebilen bir şey değildir. Aksine bu arzular insanda daha büyük beklentilere ve doğal olarak daha büyük hayal kırıklıklarına yol açar.
Sağlık
Mutluluğun 10'da 9'u sağlıktır, der Schopenhauer. Sağlık her şeyin başıdır. Eksikliği çok şiddetli hissedilir. Sağlıklı bir köylü hasta bir kraldan daha mutludur. Çünkü hastalık en büyük sıkıntıdır. İnsan hem fiziksel hem de ruhsal sağlığına dikkat etmeli, yapabildiği ölçüde yürüyüş yapmalıdır.
Yaşlılık
Yaşlılıkta sevinç yoksunluğuna acımak ve bazı zevklerden mahrum olunduğu için üzüntü duymak bir yanılgıdır. Her türlü zevk görecelidir ve bir ihtiyacı tatmin etmekten, gidermekten ibarettir. İhtiyacın yok olmasıyla zevkin de yok olması, insanın doyduktan sonra yemeğe devam edememesi ya da uykusunu aldığı bir gecenin ardından daha fazla uyuyamaması kadar az acınası bir durumdur. Platon'un da dediği gibi insan, yaşlılıkta cinsel bir arzu duymadığı için artık gerçekleştiremediği cinselliğin eksikliğini çekmez. Çünkü artık rahatlık ve güvenlik ön plandadır.
Komentar