Duygular, sınırları olmayan bir çizgidir. Bu çizginin bir başlangıcı olabilir, sonu olmaz; silinmiş kısımları olabilir ama izi her zaman kalır. Peki bu çizginin yönünü belirleyen asıl etken nedir? Bu yazımda mutlu ya da mutsuz bir ana, tümüyle hayata yön veren bir duygudan bahsedeceğim. Korku.
Hayatımızda temel duygular olarak ayırdığımız iki duygu vardır. Mutluluk ve üzüntü. Peki neden korku bu duyguları bile kontrol edebiliyor? Ya da gerçekten de korku her şeyin kontrol mekanizması olan bir duygu mudur?
İnsanlar yaşamları boyunca birçok duyguyu yaşama fırsatı bulur, bu duyguların bazıları doğuştan kazandığımız bir yetenek gibidir. Bazıları ise hayatın başlangıcından itibaren nasıl öğrendiğimizi bile bilmediğimiz yaşayarak öğrendiklerimizdir. Hayatı bir akarsudaki su taneciğine benzetebiliriz. Kaynağından temel duyguları alarak akıntıya kapılan su taneciği, bu engebeli yol boyunca her geçen zaman yeni bir duyguyu kendi içine katar. Bu uzun ve sonsuz yola sadece gülmeyi, ağlamayı bilerek çıkmışken her karşılaştığı engelde yeni duygular edinir. Duyguları öğrenmek; okumak, izlemek değil; yaşamaktır. Her bir duygu hayatın bir parçasıdır. Peki korku duygusu nasıl oluyor da hayatımıza yön veriyor?
Öncelikle, korku nedir? Hayatımızda acıyı hissetmemize, ölüme direnmemize sebep olan bu duygu, hayatımızı adeta kontrol ediyor. Aslında korku biz canlıların hayatta kalma içgüdüsünün tetikleyicisidir. Sadece insanlarda değil hayvanlarda da korku duygusunu görebiliriz. Örneğin bir farenin ona doğru yaklaşan bir tilkiden korkmasının nedeni ölüm korkusudur. Yani korku, esasında canlılar için bir hayatta kalma mücadelesidir.
Montaigne'in "Korku Üstüne" adlı denemesinde geçen "En çok korktuğum şeyin korku olması bundandır. Bütün belalardan daha belalı bir yanı vardır korkunun." alıntısı da korku üstüne düşüncelerimi destekliyor ancak bir konuda bu düşünceye katılmıyorum. Hayatta her zaman korkularımız vardır. Fakat bu korkuların bize yaptıracakları konusunda sınırsız olasılıklar olabilir. İşte bu yüzden de hayattaki en korkunç şey korkunun kendisidir.
Ölümden daha acımasız olan korku duygusu, insanlara tahmin edemeyecekleri şeyleri yaptırabilir. Ama korkudan korkmak, onu kontrol edilemeyecek bir düzene sokmaya çalışmak ve korkularımızı yok etmeye çalışmak hayatı daha az zorlaştırmayacaktır.
Bir insan korkularıyla hayata tutunmalı, o korku ölüm korkusunu doğuracak olsa bile bu korkudan korkmamalı. Çünkü hayat akıntıya kapılmış bir tanecik olarak hangi engelle karşılaşacağını bilemezken bu engele göre yönlendirilebilir. Bizim hayata yön vermemiz demek, korkuları yönlendirmemiz anlamına gelebilir. Korkularınızdan korkmayın ama onları kontrol edin. Bir su taneciği herhangi bir engelle karşılaştığı zaman daha büyük bir engel olan dalgaya kapılabilir. Peki siz, bu su taneciği olarak engelleri aşmayı ve korkularınızı yönlendirmeyi mi, yoksa bir engelle karşılaştığınız zaman var olan korkunuz karşısında yeni bir korku edinmeyi ve dalgaya kapılmayı mı tercih edersiniz?
Comentarios