Bazen kelimelerle anlatmak zordur, özellikle duyguları. Ünlü yazarlar, şairler aşk için birçok dize yazmışlar, kimi bize anlamlı kimi karmaşık kimi hissettiklerimizden bir hayli uzak gelmiştir. Mesela Orhan Pamuk aşk için şöyle söylüyor: “Aslında en iyi aşk, değil tanımak, hiç görmediğin kişiye duyulan aşktır. Körler iyi aşık olurlar mesela.” Veya Haruki Murakami: “Kim aşık olmuşsa, kendisinin eksik parçalarını arıyordur. Bu yüzden aşık, maşuğunu düşündükçe acı çeker. Bu tıpkı, uzun zamandır görmediğin birinin odasına girdiğinde bulduğun anılar gibidir.” der. Oscar Wilde ise “Aşk, karşılıklı bir yanlış anlamadır.” der. Büyük ihtimalle aşk acısı çekmiş olan Goethe ise “Aşk, zaman kaybından başka bir şey değildir.” diyerek, büyük ihtimalle, yaşadığı hayal kırıklığından kaynaklanan bu sert yorumu yapmıştır.
Kelimeler bu yorumlarda da görebileceğimiz gibi sert ve kesin ifadeler ortaya çıkarıyor fakat duygularımız her zaman bu kadar net olmuyor. Bunun için de boyalar ve fırçalar imdadımıza yetişiyor. Tarih boyunca sanatın en fazla ilham aldığı duygulardan biri olan aşka resim sanatında da çokça rastlarız. Peki aşkı en ünlü ressamların yorumlarıyla görseydik?
1- Öpücük - Gustav Klimt
Öpücük, Avusturyalı sembolist ressam Gustav Klimt tarafından altın varak, gümüş ve platin içeren bir tuval üzerine yapılmış bir yağlı boya eserdir.
Yerden kesilen ayaklar, bütünleşen iki insan… Bu iki figürün taşıdıkları imgelerin birleşmelerine rağmen değişmeden kendini koruması ve farklılıklarına rağmen birbirlerini tamamlamalarını görüyoruz. Ressam belki de kadın ve erkek figürünün üzerine resmettiği dikdörtgensel ve yuvarlak imgeler ile bize aşık olduğumuz kişiye göre şekillenmek yerine kendimiz olmamız gerektiğini anlatmaya çalışıyor. İki yapboz parçası tamamen aynı olurlarsa birleşip bir bütün oluşturamazlar.
Arka plandaki doğa, ressamın tablonun alt kısmında oluşturduğu çiçekli alan, figürlerin vücutları ve saçları üzerinde yer alan çiçekli sarmaşıklar, çiftin etrafını saran altın renkli alan bize aşkın doğasını anlatıyor. Aşkın saflığı ile yarattığı büyülü atmosfer ve iki kişinin arasında yer alan çekim koyu renkli alan içerisinde olan çiftin etrafının daha açık renkli altın bir bölgeyle çevrelendiğini görüyoruz.
Bu resimde Klimt'in, Apollon’un Daphne'yi öptüğü anı temsil ettiği de iddia ediliyor. Yunan mitolojisinde yer alan bu efsaneye göre Apollon Daphne’ye umutsuzca aşık olur. Daphne, Apollon'dan sürekli kaçar ve aşkını reddeder.
Bir gün Daphne yine kaçarken Apollon'a yakalanır ve Yunan Yer Tanrısı Gaia’dan yardım ister. Gaia, Daphne’yi defne ağacına dönüştürür ve Daphne sonsuza dek defne ağacı olarak kalır. Bu manzara karşısında şaşıran Apollon, Daphne’nin ağaç oluşunu hayret ve üzüntü ile seyreder. Sonra da ona sarılır ve sert kabukları altında hala çarpmakta olan kalbinin sesini duyar ve şöyle seslenir: “Daphne bundan sonra sen, Apollon’un kutsal ağacı olacaksın. O solmayan ve dökülmeyen yaprakların, başımın çelengi olacak.”
Apollon, Defne ağacından aldığı yapraklarla kendine bir taç yapar ve bu tacı başından hiç çıkartmaz. Tüm Apollon heykellerinin başında görülen Defne yapraklarından yapılmış tacın sebebi de budur.
2- Bir Tehuana Olarak Portre - Frida Kahlo
Frida Kahlo, bu eserini Diego Rivera ile boşandıktan kısa bir süre sonra resmetmeye başlamış ve 1943 yılında tamamlamıştır. Bu eser aynı zamanda Diego’yu düşünmek ismi ile de bilinmektedir. Eser, Frida’nın diğer kadınlar ile ilişkisini bildiği Diego’ya sahip olma arzusunu konu eder. Saplantılı sevgi, alnındaki Diego portresi ile ifade bulmaktadır. Eserde Frida’nın üzerindeki geleneksel “Meksika Tehuanası”dır. Diego’nun bu kıyafete takıntılı olduğu bilinmektedir.
Ağlar, Diego ile arasında kurulu ya da kurulması gereken bağları sembolize etmektedir. Frida bu tabloda sevgilisinden gitmeyi isterken gidememeyi anlatıyor. Aşkını bir alın yazısı gibi taşıdığını biliyor ve vücudunun her uzvundan, her bir hücresinden uzanan ağlar ile aşkın görünmez bir sarmaşık gibi onu nasıl sardığını tasvir ediyor.
3- Aşıklar - René Magritte
Magritte, ünlü tablosu Aşıklar’da başlarını saran örtülerle öpüşen iki insanı resmediyor. Sanat eleştirmenleri ressamın bu kompozisyonu seçme sebebini annesinin intiharına bağlıyor. Magritte henüz 14 yaşındayken annesi geceliğiyle suya atlar ve gecelik yukarı çıkarak yüzüne yapışır. Magritte'nin bir travması haline gelen bu durum, sanat tarihinde 'Aşıklar' eseri ile yer edinmiş olabilir. Bu iddalar kendisine sorulduğunda ressam reddederek sadece insanlar üzerinde gizem algısı yaratmayı sevdiğini belirtiliyor. Eserlerin anlamına yönelik farklı yorumlardan biri ise şöyledir: “İnsan, kendinden gördüğü insandan dahi bir şeyleri hep saklar.” Beyaz örtü ile ressamın bize anlatmak istediği bu olabilir. Veya bu örtü, aşkın insan gözüne örttüğü perde de olabilir. Bu yorum “Aşkın gözü kördür.” klişesini hatırlatıyor. Aynı şekilde bu beyaz örtülü aşk; bir kavuşamamışlığı da simgeliyor olabilir.
4- Aşıklar - Pablo Picasso
Pablo Picasso, Fransa'da yaşamış İspanyol ressam, heykeltıraş, sahne tasarımcısı, şair ve oyun yazarıdır. 20. yüzyıl sanatının en iyi bilinen isimlerindendir. Georges Braque ile birlikte Kübizm akımının temelini atmış, çok çeşitli tarzların gelişimine katkı vermiştir.
Ressam “Aşıklar” tablosunda kullandığı farklı renklerle aşkın kişiye hissettirdiği farklı duyguları anlatıyor olabilir. Kimi zaman neşe kimi zaman hüzün getirebilen aşkı tablodaki erkek ve kadın figürlerinin yüzlerinden de fark edebiliyoruz. Özellikle kadın figürünün tebessümünde bir yanda saadet ve mutluluk diğer yanda bir kaygı, tanımlanamayan bir hissin getirdiği korku veya sonunun ne olacağı bilinmeyen bir umudun kıvrımı yer alıyor. Sanki bir kovalamaca içerisinde, tam sokağın köşesini döneceği için hızlandığı anda bacağından vurulurken veya bir taşa takılıp düşerken ellerinden kayıp kendisiyle birlikte yere düşüp sokağın taşlarının arasındaki boşluklardan akıp giden umudun izlerini taşıyor bu tebessümü.
Belki de ressam aşka teslim olmaya çekinen bir kadını resmetmek istemiş. Baştan aşağı kırmızı giyinmiş olan erkek figürü aslında aşkın kendisini temsil ediyor da olabilir. Kadın hem kendini onun kollarına bırakmak istiyor hem de bundan korkuyor veya utanıyor gibi kendini biraz geride tutmaya çalışsa da ellerini tutmaktan kendini alamamıştır.
5- Öpücük - Edward Munch
Çığlık tablosuyla tanınan Munch, genelde karanlık resimleriyle bilinse de bu tablosuyla, yüzlerinden, kendilerinden ve çevrelerinden soyutlamış ve birleşmiş bir çifti resmetmiştir.
Comments