Maske... Ne kadar da günlük yaşamımızdan bir kavram değil mi? Peki öncesi? Salgın patlamadan önce sadece farkındalık çalışmaları ve alegorizmalarda kullanıldığını söylesek yanlış olur mu?
Maske dediğimizde pek tabii olarak yanımızdan ayıramadığımız, zorunluluklarla hayatımıza girmiş itici bez parçaları geliyor akıllarımıza. Evet, haksız değiliz pek çok salgın hastalıkta, hava kirliklerinden korunmada maskelerden faydalanıyoruz. Veba, COVID-19, Çin örneği gibi. Peki insanlığın başından beri takındığımız maskeler? Haydi insanlığın maskeyle serüvenini izleyelim. Bunun için önce maskeleri ayırmalıyız: yüze takılan/çizilen bildiğimiz maskeler, yaşamımızda takındıklarımız ve tiyatrolardakiler.
Yüze takılan nesneler, yüzü kapatan makyaj ve yüz boyamalar bir maskedir. Platon'a göre gerçeği gizleyen bir metafordur. Uzmanlara göre binlerce yıldır kimlik ve sosyal statü göstergesi olarak maske kullanıyor. Hatta insanlık ve maske paralel gelişim gösteriyor.
1) Bildiğimiz Maskeler: Surette Bir İşaret
İlk maske kullanımı için ilkel topluluklara gittiğimizde ritüellerle karşılaşırız. Burada soyut bir eğlence kavramıdır maske. Hatta Gombrich bu eğlence algısını çocuk oyunlarına benzetmiş. Eh biraz abartmış tabii. Evet bu da bir çeşit oyundur lakin burada herkes maske takar, çocuklarda olduğu gibi oyun dışındakilere takınılan bir tavır yoktur çünkü oyun dışı yoktur. Yani bu bir seremoni, tek dünyadır, herkes maskeli ve soyuttur.
Sonra eski topluluklar geliyor. Onlar ise avlanma stratejisi yapmış bunu. Avlarına benzemek için kokular ve postlar yardımıyla maskelere bürünmüşler.
Bu süreci dini ayinler takip etmiş. Kutsallık göstergesi olarak bitkisel boya ve maskelerle gizlenilirmiş.
Eski Mısır kalır mı? Onlar da ölüm ve korunma maskeleri kullanmış. Ölüm maskeleriyle ölülerinin yüzlerini neredeyse olduğundan da güzel sergilemek, bulunduğu yerde en güzel şekilde yaşatmak, korunma maskeleriyle ise kötü ruh ve düşmanlarından korunmak istemişler. Ölüm maskeleri Avrupa ve Roma’da da sürdürülmüş ve yüzlerin kalıpları alınıp kişi ölümsüzleştirilmek istenmiştir.
Birkaç farklı toplumun maskeyle ilişkisi şu şekilde:
Yeni Britanya’nın “Duk-duk” dernekleri devasa maskelerle suçluları cezalandırır.
Yeni Gine’de köyün gençleri maskelerle hortlak suretinde çocuklar ve kadınları korkuturmuş.
Yine Şamanlarda oldukça benimsenmiş bir maske kullanımı söz konusudur. Onlar için maske koruyucu ve kurtarıcıdır. Yine diğer toplumlara Şamanlar hakkında ilginç izlenimler veren farklı kıyafetleri ve maskeleriydi. Şaman maskeleri ana hatlarıyla basit ve tüm ilkel görünümlerine karşın teknik açıdan son derece yetkindirler. Bazı karmaşık yapılı maskelere karşın çoğu birkaç aceleci darbe ile kabaca yontulmuş ve göz, ağız gibi ayrıntılar stilize edilmiş gibi bir görüntü oluşturmaktadır.
“Star Wars” filminde maske kullanıldığını açıklamaya gerek dahi görmeden geçiyorum.
Buralara gelmişken Antik Yunan’ın “grotesklerini” ele almazsak haksızlık ederiz. Groteskler küçük karikatürize yüz ve bedenleri, fiziksel deformeleri tasvir eden pişmiş toprak figürinlerdir. Antik çağ insanının yaşantısıyla doğrudan bağlantılı olup genelde kusurlu anatomik hatları, absürt şekilleriyle gözlenirler. Anadolu ve Mısır’da yoğun olarak rastlanan groteskler bir külte bağlı değildir.
16. Yüzyılda eğlence ve karnavallarda Orta çağ boyunca kimliği kamufle etmede kullanılmıştır. Commedia dell’ Artre için durum farklıdır. Burada göz, burun ve yanakları kapatan maskeler kullanılır, böylece tamamıyla bir kişiliksizleştirmeden uzaklaşılır fakat gizem katılırdı.
Türkler için maske ilk kez Uygurlarda Nevruz kutlamalarıyla kendini gösterir. Burada kaplan oyunu gibi oyunlar maskeyle zenginleşmiştir.
Anadolu’da Neolitik Dönem’den beri pişmiş topraktan çeşitli özellik ve formda kaplar, aletler ve pişmiş toprak figürinler yapılmıştır. Bu figürinler arasında önemli bir grubu da masklar oluşturmaktadır. Neolitik Dönemde masklar daha çok ritüel amaçlı tanrı ve tanrıçayı sembolize eden figürlerden oluşmaktaydı. Birkaç işlev için maskeler kullanıldı: asıldığı mekanı korumak, alana güven vermek (tanrı ve tanrıça maskeleri), ölü gömme, hasat, bereket, yağmur yağdırma, hastalıkları iyileştirme, kadınlara ve çocuklara öğüt verme, suçluları cezalandırma (kötü ruhları ya da tanrıları simgeleyenler). Üç çeşit mask vardır: Ritüel, biyografical, sahne maskları.
Ayrıca Yenisey Kırgızları'nın mezarlarında ve Yenisey Yazıtları'nda maskelere rastlanmıştır. Vefat eden insanı temsilen koyulan mankenin / tulun yüzü alçı taşından yapılmış maske ile kapatılmıştır. Bazı maskelerin üzerinde dövme usulüyle yapılmış insan resimleri de vardı. Bu resimler vefat eden şahsı yansıtıyordu. Mankende maske olması kişi için onur verici bir şeydi. Yazıtlarda “yüzü kapalı babam” şeklinde bir ifadeye rastlanmış ve ifadenin kişinin babasıyla onur duyarken yazdığı saptanmıştır.
İslam coğrafyası için hoş karşılanan bir gelenek olduğu söylenemez ancak Şiilerin Muharrem ve taziye törenlerinde kullandığı bilinmektedir.
Son olarak en fazla Afrika'da kullanıldığı da bilinen bir gerçek.
Bunların hepsi maskenin birkaç getirisiyle bağlantılı. Şöyle ki maske:
Ardındaki kişinin mevcut kimliğinin ötesinde yeni bir kimlik kazandırıyor ona. Hatta Ortaçağ’da İtalya’da olsaydık karnaval mevsimlerinde silah taşıyamazdık. Neden mi? Çünkü maskeliyken farklı bir kimlikte olursunuz ve davranışlarınızdan mesul değilsinizdir.
Yeni bir portre oluşturup takan kişiyi gizler.
Kişinin değişip dönüşmesini sağlar.
Kullanan kişinin yüzünü korur.
Doğaüstü güçlerden korkanlar için zırh görevindedir. Genelde Tanrı veya başka doğaüstü güçler, efsanevi varlıklar biçimindedir.
Dönüştürülen varlığın benliğine girme şansı tanır.
Ata, Tanrı, doğaüstü güçleri canlandırır.
Var olan şeyleri hem ortaya çıkarıp hem de gizleyebilir.
Maskeleri; ilkel maskeler, korunma ve saldırı maskeleri, ölü maskeleri, ritüel ve tören maskeleri, eğlence maskeleri başlıklarında toplayabiliriz. Örneğin koruma maskeleri... Özellikleri: Kolay taşınabilir, baş hareketini kısıtlamaz, göz boşlukları geniştir.
Askeri amaçlı maskeler düşmana korku salmak ve korunmak için kullanılır.
Halen eskrim, hokey, beysbol gibi sporlarda yer alıyor.
Astronotları uzay yolculuklarında koruyan uzay takım elbise ve kasklar da böyle.
| | |
Salgın anlamıyla maske dediğimizde 17. Yüzyılın meşhur bubonik veba maskeleriyle başlayabiliriz.
Maske takma geleneğinin kültürden kültüre değiştiği gerçeğiyle burada da yüzleşiyoruz. Örneğin yoğun hava kirliliği ve viral salgınlardan dolayı Asya kültüründe garipsenmezken hatta yaygınken Batı’da uğursuz çağrışımlarda bulunur. Fransızca “masque” kelimesi “yüzü gizleyen nesne”; Katalanca “mascarar” “yüzü siyaha bulama”; Orta Çağ Latincesi’nde “masca” “kabus” anlamına geliyor yani bu uğursuz çağrışımların sebebini anlamışsınızdır. Doğu Asya da kültüründen kaynaklı maskeyle bütünleşmiş bir coğrafya. Bu coğrafyada insanlar başkalarını rahatsız etmemeye ve bütünlüğü bozmamaya çok önem veriyor yani gerektiğinde maske takmak başkalarını korumak olarak görülüyor.
2) Tiyatral Manasıyla Maske: Diyonsos'un Kimlik Değişimi
Tiyatroda kullanılan maskeler, oyuncu ve izleyici arasındaki heyecanı ve gerilimi artırarak, oyuncuya farklı kimlikler kazandırır.
Yunan tiyatro maskeleri eski Diyonsos kültlerinden gelişmiş; ölüm, yeniden doğum ve verimlilik ile ilgili olmuşlardır. Tragedyalarında aktörlerin giyip oynadığı spesifik rollerdi. Diyonsos törenleri, Antik Yunan’da aynı isimli tanrıya atfedilen törenlerdir ve teke kılığına girip garip danslar yapanlardan oluşan, koroların söylediği şarkılardan oluşur. Kadınların şarap tapım törenlerinde de Diyonsos, maske olarak kişileşirdi. Oldukça büyük olan maske, ahşap sütun üzerine yerleştirilir ve tören onun önünde yapılırdı. Yunan vazolarında betimlenen maskeler bunların örneği niteliğindedir.
Antik Yunan tiyatrosunda maskenin oyuncunun kimlik değiştirme ve temsil eylemini gerçekleştirmesi demek olduğunu söyleyebiliriz. Hem izleyici hem oyuncu gerçeği bilmesine rağmen kimlikte kendini bulur ve buna inanmış bir tavır takınırdı.
3) Soyut Olarak Maske: Person-Persona
Maskeyi sadece sesimizin çıkmasını engelleyen bir öğe kabul edersek maske çok üzülür:) Çünkü kendileri tüm iletişim sürecine hâkim, kaynağa hükmeden ve dolayısıyla duyguları harekete geçirip anlamı belirsizleştirme kozuna sahip bir unsur. Evet ilk insanlar doğa ve diğer canlılarla iletişimleri için maske takmış fakat günümüz biraz daha farklı. Bizler soyut tezahürünü odağa alıyor ve takındığımız rollere indirgiyoruz. En başından beri tekrarladığımız üzere maske bir kimlik gizleme veya yeni bir kimlik kazanma aracı. İlkellerin kayalara kazıdığı maskeli insanlar, Şamanların hasta tedavisinde kılık değiştirmeleri, avcıların avladığı hayvanın görünümüne bürünmesi hep bundan. Ama artık bunlara gerek yok zira sanal dünya bunu fazlasıyla karşılıyor.
Kimlik, insanın ‘Ben kimim?’ sorusuna cevabıdır. Kısmi sürekliliğe sahip ve çok yönlüdür. İnşasında içinde bulunduğu ortam, sosyal deneyim, cinsiyet, etnik köken, yetiştiği toplum, sınıf, sosyal hayattaki rol ve davranışları başta olmak üzere pek çok etmen etkili.
Davranış ve rollerimizi ‘Ben kimim?’ in yanında ‘Ben kim olmalıyım?’ sorusu da şekillendirir. Yani diğer insanların kendisini nerede gördüğü. Pierre Bourdieu kişinin kimliğinin yeniden şekillendiğine işaret eder ve yaşanılan sosyal deneyimlerin kimliği tanımlayan maskelere dönüştüğünü belirtir. Ve nihayet bireyler kendilerini bu maskelerle tanımlar. Birey, kimliğini konuşlandırırken farklı materyal ve kültürel ögelerden destek alır. İnternet çağıyla beraber yeni kimlikler inşa edilen bir mecra hayatlarımıza girdi. Bailey’in de dediği gibi kimlik seçip, oynayıp, değiştirip rahatlıkla kurgu ve yalana başvurulabilir yani sanal bir deri alınabilir. Tüm bu teknolojilerden önce bireyler yüz yüze görüştükleriyle sınırlıydı yani kimlik gelişimi yerellikten öteye geçemezdi. Şimdilerde ise kitle iletişim araçlarıyla kilometrelerin, kıtaların buluşması söz konusu. Siber ortamda ahlaktan uzaklaşabilme şansı, farklı kimlikler ve takınılabilecek sayısız maske buraları daha da cazip hale getirmektedir.
|
Maske bir sonuçtur. Sabittir, açık seçiktir, gösterdiğinden ne az ne fazlasını verir, tek başına vardır, bilinmezdir. Etkisinin gücü gizeminden gelir. Çok şeyi ifade edip daha da çoğunu saklar.
Sanal ortamın getirilerinden biri de yakınlık ya da yakınlık yanılsaması. Yakınlık artık fiziksel komşuluğu gerektirmiyor ama bu fiziksel komşuluk da artık yakınlığı belirlemiyor. Yani artık hem daha kısa hem daha sığ, hem daha yoğun hem daha kısa ilişkilerimiz var. Kurgulanmış kimlikler ve anonimleşmiş bireyler geçerli. Nihayetinde postmodern yaşam stratejisinin özü, kimliğin kararlı hale getirilmesi değil, sabitlikten kaçınmaktır.
Yani iletişim kurarken maskeler takarız. Öyle ki rol ve kimliklerimizi maskeler belirler. Sanal ortamla beraber kolayca değiştirebileceğimiz maskeler takınmak kaçınılmaz olmuş, bunun sonucu da değişken hatta bazen sahte kişilikler kazanılmasıdır.
Kişi sözcüğü Yunanca person anlamına gelmektedir ve persona Antik Yunan’da person, tiyatroda maske anlamına gelmektedir. Bundan dolayı da bir kişi olmak doğru anlamda doğru maskeyi takmakla ilgilidir. Kişi (person) sözcüğünün ilk anlamının “maske” olması büyük olasılıkla basit bir tarihsel rastlantı değildir. Daha ziyade herkesin her zaman ve her yerde, az çok farkında olarak belli bir rolü oynadığı gerçeğinin kabulüdür bu. Biz birbirimizi bu roller içinde tanırız; bu rollerle kendimizi tanıtırız. Bu dünyaya bireyler olarak geliriz, kişilik kazanır ve birer kişi oluruz. Ama maskeler bazen o kadar sahici olur ki birey bu maske altındaki gerçek kişiliğini unutur, onu çok kolay saklar ve bu maske donar, gerçek kişilik de kaybolup gider. Kişiler bu maskeleri, kendi benlikleri gibi görerek ya da olduğundan farklı görünmek için sürekli bu maskeleri ile gezmek zorunda kalır. Günümüzde de interneti bir ritüel, bir tiyatro sahnesi olarak düşünürsek, orada sanal maskelerini takmış ve törenin bir parçası olmak için, istedikleri rollere bürünen insanları görmek mümkündür.
Yazımın ismini yapma yüz koydum çünkü tüm maskelerin en nihayetinde yapma olduğu sonucuna vardım. Hanım kız, beyefendi, tüm işleri yolunda giden iş insanı, maço erkek, ideal anne-baba... Tüm bunlar maskelerden ibaret. Yalnızca takındığımız roller ve birer numara. Aynı şey tiyatroda da geçerli. Örneğin Romeo'yu oynuyorsak Romeo maskesi takar ve ona bürünürüz ama bu yapay maskeyi çıkarınca yine oyuncu kalır. Mevzu bahis kabilelerin yüz boyaları, hastalarını tedavi eden Şamanlar, avlanmaya çalışan ilkeller, hastalıktan korunmak isteyen zavallı modern insanlar olabilir. Her hâlükârda beşer bir şeyler takar/sürer ve bir şeyler olduğunu düşünür. Sanat yaptığını, korunduğunu, yeni bir insan olduğunu... Kimliğimiz, sanatımız, sağlığımız, kültürümüz maskedir.
Simge DERE
Yararlanılan Kaynaklar
AKADEMİK SANAT; SANAT, TASARIM VE BİLİM DERGİSİ 2019 Kış Sayısında yayımlanan Esra Sayın’ın yazdığı “Antik Çağ’ın Grotesk Figürünleri” makalesi.
Atatürk İletişim Dergisinin 8. sayısında yayımlanan Zeynep Demircioğlu’nun yazdığı İletişim Sürecinde Amaç ve Niyeti Farklılaştıran Egemen Bir Öge Olarak Maske makalesi (Ocak 2015)
Bahar Şener-Pedgley’in yazdığı “Maskenin Maskesini Düşürmek” makalesi
Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisinin 12. Sayısından Bilal Söğüt ve Banu Yılmaz’ın STRATONIKEIA’DAN ÜÇ TERRAKOTTA MASK adlı makalesi
Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisinin 7/2 sayısında 641-649. Sayfada yer alan Nurdin USEEV’in yazmış olduğu “KANMIILDIG-HOVU (E 62) YAZITI VE ESKİ TÜRKLERDE MASKE KÜLTÜRÜ” isimli makale
Comments