O sadece bir hatun değildi, o sadece bir insanda değildi o Türk milletinin direniş ve mücadele duygusunu içinde barındıran bir Türk kadınıydı. O iki oğlunu yetiştirip 1. Dünya Savaşı'nda şehit vermiş bir anneydi.
1857 de Erzurum'da doğmuştu Nene Hatun, Aziziye savunması (Erzurum muharebesi) sırasında henüz 20 yaşındaydı. Rusların Pasinleri işgal etmesi üzerine o da orada yaşayan birçok kişi gibi ölüm korkusu ile Erzurum'a taşınmak zorunda kalmıştı. Rusların Deveboynu savaşından sonra Erzurum'un işgalin eşiğine gelmesi sonucunda Erzurum'da halkın örgütlenmesine katkı sağlayan kişiydi o, bizzat savaşın içinde olup katkıları ile Rusları durduran kişi yine oydu. 1952 yılında 30 Ağustos Zaferi kutlamalarında kendisine "3. ordunun Nenesi" unvanı verildi ve Türkiye'de ilk defa Anneler Günü kutlamaları olan 1955 yılında birlik kendisine "Yılın Annesi" unvanını verdi.
Bir savaş kahramanı olmasına rağmen 6 adet çocuğu olan (ikisi o sene şehit olarak hayatını kaybetmiş) Nene Hatun geçim sıkıntıları çekiyordu. Çektiği bu sıkıntılardan dolayı 1943 yılında 90 yaşındayken çekim sıkıntıları ve açlık yaşayan Nene Hatun Nâme Hanımla birlikte dönemin cumhurbaşkanına bir dilekçe yazarak yardım istemiştir:
Reisi Cumhurumuz Milli Şef İsmet İnönü'nün Yüksek Huzuruna: Dileğimizdir: Bizler 293 Osmanlı-Rus Harbinin Erzurum civarındaki Aziziye Tabyasında vuku bulan meşhur savaşın kahramanlarıyız. O tarihi günde Türk kahramanlık ve hamasetinin sembolü olan bizler, bu çok eski düşmanımızı vatanın harimi ismetinden sökerek atmış ve göklere kadar çıkan zafer destanını yaratmıştık. Bu ulu güne layık derecede kıymet ve ehemmiyet verildiği halde maalesef biz canlı timsallerine gereken kadirşinaslık gösterilmiyor. Aziziye Zaferi tarihin pek az kaydettiği bir mucizedir. Bu güzel Erzurum'u müstekreh düşmanın mülevves çizmesiyle çiğnenmesinden kurtarmış ve ahlafa ebedi bir yadigâr bırakmıştır. Bu ölmez zaferin yadigarı bizler her birerimiz doksanar, yüzer yaşındayız. Hiçbir sığınacak yerimiz ve tutunacak hiçbir desteğimiz yoktur. Belediyeden ayda 4 lira maaştan başka hiçbir şey görmüyoruz. Geçen sene birer meccani elemek veriyorlardı, bu sene o ekmeğimizi de kestiler. Şimdi aç ve muhtaç bir vaziyetteyiz ve dileniyoruz da. Bizlere icaben nakdi ve fiili yardımın yapılarak bu çetin ve acıklı vaziyetten kurtarılmaklığımızı yüksek ve derin saygılarımızla diler ve arz ederiz.
Ellerini Öpen Amerikalı General
1952 yılında Erzurum'da yapılan askeri manevralar sırasında bölgeye gelen NATO Kuvvetleri Başkumandanı Ridgway, Nene Hatun’u ziyaret ederek elini öpmüş ve yeni bir savaş olduğunda katılıp katılmayacağını sormuştu. Ölüme bir nefes kadar yakın olduğu her halinden anlaşılan 95 yaşındaki Nene Hatun "Tabi ki de gider ve milletimi savunurum." cevabını vermişti. O yaşında, ölüme o kadar yakınken bile vatan ve millet aşkını asla yitirmeyen Nene Hatun ve onun gibileri bize öğretmişti Türk olmanın nasıl bir şey olduğunu.
Nene Hatun, zatürre teşhisiyle tedavi gördüğü Erzurum Numune Hastanesi’nde 22 Mayıs 1955 günü 98 yaşında hayatını kaybetmesi sonucunda cenazesi Aziziye Şehitliğine gömüldü.
Hayatı boyunca hiçbir askeri eğitim almamış olan; tabyaya balta, tırpan, kazma, kürek, sopa ve taşları ellerine alarak koşan Erzurum halkı ve Nene Hatun bize koşullar ne kadar imkansız gözükse bile istemek ve çok çabalamanın her kapıyı açıp zafere ulaştırdığını bir kez daha kanıtlamış oldu.
Nene Hatun'un bu henüz 20 yaşında bir gelin iken yaptığı başarılı ve zafere götüren işler günümüzdeki Türk kadınlarına da Atatürk'ün dediği gibi "muhtaç oldukları kuvvetin damarlarındaki asil kanda" olduğunu ispatlayarak günümüzde dahi herkesin örnek alması gerektiği önemli bir kişilik olarak tarihe ve hafızalara kazınmıştır.
Comentarios