Günümüzde belki de silah gücünün de ötesinde bir güç haline gelmiş olan medyaya artık 7'den 70’e herkes erişim sağlayabiliyor veya maruz kalabiliyor, dolayısıyla kitleleri kontrol ya da manipüle etmek gibi amaçlar için kullanıldığında medya çok tehlikeli hale gelebilir. Bazen yandaş haber ajansları, gazeteler ya da günümüzde gençlerin daha yaygın olarak etkilendiği; çoğu zaman basım veya yayın yapan bir organ olmadığı için RTÜK uygulamalarına maruz kalmayan sosyal medya hesapları yalan ve çarpıtılmış haberler yaparak kolayca bilgi kirliliğinin ve yanlış algıların oluşmasına sebebiyet verebilirler.
Bazen daha fazla etkileşim almak amacıyla haberi eğlenceli ya da daha skandal hale getirmek istenir bu yüzden bilgi kirliliği, yanlış başlıklar, doğru olmayan ve kaynağı güvenilmez haberler ortaya çıkar. Bazen de yandaş gazete ve televizyon kanalları özellikle politik konular üzerine taraflı yazılar yazarak ya da benzer yayınlar yaparak haberi olduğundan farklı bir şekilde, olanı anlatmak değil iğnelemek amacı ile bu tarz yayınlar yapar. Artık günümüzde haber ajansları, radyolar ve benzeri basın araçları, gelmiş olan yasal düzenlemeler ve denetimler nedeniyle ceza ile karşılaşmamak ve yayın hayatını riske atmamak için bu konuda daha hassas davranmaya başladı; aynı şeyi taraflı haber için söyleyemesek de yalan haberin artık bu gibi organlarda çok sık yaşanmadığını söyleyebiliriz. Ama sosyal medyada ‘’tık başı’’ karşılaşabileceğiniz türden bir sorundur.
Sosyal medyada kitle algısı oluşturma çabasını eleştirsek de haber ajanslarının yaptığı yalan haberlere de elle tutulur örnekler bulunabilir, örneğin 2017'de sel afetinde aracın üzerine çıkıp yolculardan para topladığı iddia edilen dolmuşçunun aslında olay esnasında yolcuların da onayladığı üzere aracın içinde olması. Aracın üzerindeki adam ise para topluyor diye yorumlanan dolmuşçu değil, diğer yolculara yardım eden dolmuşçunun yaptığı açıklamalara göre ihtiyaçları gidermeye çalışan başka bir yolcuydu. Nilüfer Ç diğer bir yolcuyla olay esnasında fotoğraf çekinmiş ve yaptığı paylaşımda da şoför olduğu iddia edilen kişinin ne para topladığı ne de şoför olduğu ortaya çıkmıştı. Bu haber teyit.org ve Hürriyet tarafından aslıyla anlatılmış olsa da Yurt Gazetesi, T24, En Son Haber, Haber 7 gibi yayınlar haberi yanlış anlatmış , dayanılır kaynaklardan yararlanarak değil, fotoğrafların sosyal medyada yorumlanmasından faydalanarak anlatmış.
Sosyal medyada ise daha yakın tarihte komik denilebilecek türden yapılmış yalan paylaşım çoğu kişi tarafından ciddiye alınmıştı. Sosyal medyada paylaşılan bir fotoğrafta, İETT otobüslerindeki tutamaklarda İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu imzalı “Rakı içelim, heykel yapalım” yazdığı iddia edildi. Tersine görsel arama sonuçlarına göre, tutamak üzerindeki söz değiştirilmiş. Fotoğrafın orijinalini Mustafa Özel isimli bir vatandaş 23 Ağustos 2016'da İETT otobüsünde çekmiş. Tutamağın üstünde “Müslüman; elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kimsedir” yazıyor.
Hadis, Diyanet kaynaklarında da yer alıyor. Özel, 2016’dan olan fotoğrafı 2021’de paylaştığı için fotoğraflar yeniden gündeme gelmiş. Bu gibi bir sürü örnek sıralayabiliriz. Yalan haber tespit etmek kolayca algısı çarpıtılabilen insanlar için zor olduğundan araştırma yapmadan inanmamak önemli. Tedbirli davranmak her zaman bizi yanlış bilgiyi benimsemekten koruyacaktır.
Medyadaki yalan haberlerin dışındaki başka bir problem de bilgi kirliliğidir. Bilgi kirliliği haberin asıl amacı ve anlatmak istenilenden sürekli gereksiz veriler verilerek saptırılmasıdır. Özellikle bilgi kirliliği denince aklıma gelen ilk haber türü kadın cinayetlerini anlatanlardır. Çoğu zaman kurbanın ismi ve yüzü yayınlanır ancak katil ya da zanlının yüzü ve ismi sansürlüdür.
Halbuki cinsel saldırı mağdurlarının kimlik bilgileri de resimleri de T.C anayasasına göre yayınlanması yasak olan şeyler. Ek olarak haberi başka bilgilerle doldurur ve ilgiyi cinayet üzerine değil, kadının giyimi veya alkollü olup olmaması ya da saat kaçta nerede ne işi olduğu gibi bu vahşet haberlerinde yavan ve gereksiz bulduğum verilerle farklı bir yöne saptırırlar, cinayeti masumlaştırmaya çalışırlar. Bazı haber ajansları bu konuda hassas davranıyor ve bunu takdir etmekle birlikte aynı şeyi her yayın için söyleyemiyoruz. Bu gibi bilgi kirlilikleri her alanda sorun yaratır ancak özellikle bu konularda cinayet romantize edilir ya da kadın aldattığı için yapmış diyerek katil korunur. Maktul artık yaşamadığı için failin ifadelerine göre yazılan haberler hem cinayeti güvenilir anlatmaz hem de maktulün yakınları için saygısızlıktır. Bilgi kirliliğindeki başka bir sorun da vahşetin detaylı anlatılmasıdır. Bunun üzerine Prof. İnceoğlu şöyle diyor: “Adeta kullanım talimatı gibi özendirici model olacak türden ayrıntılar verilmemeli, zira intiharlarda olduğu gibi kadın cinayetlerinde de taklit vakalara rastlanabilir.” İnceoğlu’na göre, medya zaman zaman kadına yönelik cinayetleri magazinleştiren veya normalleştiren bir dil kullanarak ahlaki veya cinsiyetçi önyargılara sebep oluyor. Bu konunun apayrı bir sorun olduğunu düşünmekteyim. Bununla ilgili ek olarak Euronews için yazılmış ''Kadın cinayetleri nasıl haberleştirilmeli?'' yazısını okumanızı öneririm. Kadın cinayetleri dışında mültecilerin işlediği suçlarda da görülen bu hata genelde bir Türk vatandaş yapsa bu kadar da yaftalanmayacak bir davranışı ya da suçu kişinin ırkı gibi bir faktörü başlıkta ya da haberin içinde sıkça belirterek bizim o millete karşı önyargılı yaklaşmamıza sebep olabilir. O yüzden sade ve öz haber yapmak doğru haber yapmak kadar önemlidir.
Son olarak medyada değinebileceğim bir başka problem de karşıt algılama hatasıdır. Hatasız düşünme sanatı kitabında detaylı açıklanmış olsa da bu konuya ben de değinmek isterim. Karşıt algılama hatası insanların haberin anlatılış şeklinden dolayı yanlış algıya maruz kalmasıdır. Örneğin şirket batarsa CEO istifa eder ve bu böyle anlatılır. Aslında kocaman şirketin iflas etmesi CEO'nun suçu değildir, en azından tek başına. Yapılan bir deneyde kendi görüşlerinden bağımsız olarak ve sadece eline verilmiş bir kağıdı okuyan akademisyen bunu belirtmesine rağmen yaptığı konuşmaya sinirlenen öğrenciler tarafından linç edildi ancak yazıyı hazırlayan veya ona okutanlar değil. Çünkü o okudu ve o fikrin yüzü oldu. Haberlerde de algı çarpıtma bu yöntemle yapılır. Özellikle politikada bir topluluğun sebep olduğu bir durum oluşsa bu topluluğu temsil eden yüz ya da liderin ismi, fotoğrafı verildiğinde biz direk bu durum ile o insanı özdeşleştiririz, iyi veya kötü. Genelde orkestrayı değil solisti alkışlarız. Ya da en sevdiğimiz şarkıyı söyleyen kişiyi biliyoruzdur ama o şarkıyı sevmemizi sağlayan asıl şey olan melodiyi besteleyen besteciyi ya da sözleri yazan kişiyi tanımıyoruzdur. Haberlerde de okuduğumuzda ister istemez bu gibi çarpıtmalardan etkilenebiliriz ya da kendi algımızın kurbanı olup yanlış kanılara varabiliriz. Bu yüzden gazete, radyo ve televizyon; herhangi bir medya organının yapması gereken, haberi çarpıtmayacak şekilde yanlış ya da gereksiz verilerle doldurmayarak en sade haliyle yansıtmaktır. Ancak artık hemen hemen her şeyin kitle kontrol etmek ve insanların düşüncelerinin değiştirilmesi, manipüle edilmesi için bir araç haline geldiği dünyamızda, belki de bu araçların doğum noktası ya da en büyük sorunu olan medyadan bunları yapmasını beklemek oldukça zor. O yüzden araştırma ve sorgulamaktan sapmayan, her duyduğuna inanmayan ve kolayca her söylenilenden etkilenmeyen bir toplum olmaya çalışmalıyız. Medyadaki sorunları bilmeli ve insanları bu konuda bilinçlendirmeliyiz. Bu yazı medyayı düzeltmeyecek tabii ki. Ancak bir daha haber okuduğunuzda ya da duyduğunuzda azıcık da olsa sözlerimin eleştiri yapmanıza yardımcı olup size daha özgür ve bağımsız bir bakış açısı kazandırabilmesi en temel kanaatim.
Önemli noktalara değindiğin güzel bir yazı olmuş.
Ellerine sağlık. Kapsamlı ve akıcı bir yazı olmuş. 💙