top of page

Kierkegaard'ın Din Felsefesi Üzerine

Yazarın fotoğrafı: meryem ekmekçimeryem ekmekçi

Tam adıyla Soren Aabye Kierkegaard, 5 Mayıs 1813 tarihinde, Danimarka’da doğdu. Babasının etkisiyle küçüklüğünden beri din eğitimi almıştır. Katı bir Hristiyanlık atmosferi içerisinde büyüyen Kierkegaard, zaman geçtikçe etrafındaki din adamlarını veya bu dine mensup olan kişileri beğenmemeye başladı. Adeta onlardan tiksiniyordu ve çatışmaktan da geri durmuyordu çünkü hali hazırda dinin kendisi yozlaşmıştı. Yeniliğe ihtiyaç duyulduğunu düşünüyordu.


Doğrulttuğumuz merceği büyütmek içinse İbrahim ve oğlu İshak’ın İncil’deki hikayesine genel hatlarıyla bakabiliriz.


İbrahim’in yaşı ilerlemiş olmasına rağmen çocuk sahibi olamıyordu. Tanrı’ya yalvardı ve bu yalvarmaların sonucu olarak Tanrı ona İshak’ı verdi. Ancak sonrasında, Tanrı, İbrahim’in kendisine olan bağlılığını ölçmek amacıyla oğlu İshak’ı kurban etmesini istedi. Hikayenin devamında Tanrı, İbrahim’e oğlunu nerede kurban edeceğini de söyledi. İbrahim, ateşi kurdu, İshak’ı bağladı ve tam onu boğazlayacağı sırada Meleklerden biri “Oğluna dokunma. Tanrı’ya olan sevgi ve bağlılığının farkına vardık.” dedi. Sonuç olarak İshak kurban edilmedi ve Tanrı İbrahim’in kurban etmesi için ona gökten bir kuzu indirdi.


Kierkegaard, çocukken öğrendiği bu kıssayı elbette ki o zamanlarda sorgulamadı. Yaş aldığı sürede, konu üzerine tekrar düşündü ve İbrahim’in İshak’ı öldürme isteğinin rasyonellikle açıklanamayacağını, imanın tanımının da tam olarak burada anlamını bulduğunu ifade etmektedir.


Kierkegaard’a göre “ıstırap” imanın açıklayıcısı olma niteliğini taşır. Anlatılan kıssada da yoğunlaşmamız gereken asıl konu, İbrahim’in çektiği acıdır ve onu yücelten asıl şey halk tarafından gücünün nasıl övüldüğü değil, sahip olduğu paradoks ve bu duygulardır. Aynısı Meryem için de geçerliydi.


Aynı hikaye üzerinde din adamlarıyla tartışmasının nedeni, olayı anlattıklarında kelimeleri yanlış seçmeleridir. Ayrıca ona göre üstünde durulan konu kesinlikle İbrahim’in oğlunu kurban etmenin eşiğinde olması olmamalıdır. O sırada yoldan geçen ve bu vaazı dinleyen bir adam oğlunu Tanrı’ya bağışlamaya kalkarsa onun için ne gökten bir kuzu inecektir ne de kendisi İbrahim kadar sevap alacaktır.


Kierkegaard, yüksek öğrenime henüz geçtiği sıralarda birçok kitap yazdı. Kitaplarının konularında genellikle insanların çok üstün gördüğü (para kazanmak örnek olarak verilebilir.) uğraşları alaycı bir tutumla eleştiriyordu. Açık açık varoluşçu olduğunu beyan ettiğinden felsefenin bu kolunun babası olarak kabul edilir. Kendisinden sonra gelecek Nietzsche ve Jean Paul Sartre’ye de ön ayak olmuştur.


Benimsediği felsefe, onun dini yorumlama şekline de etki etmiştir. Kendisine göre birey, kendi varoluşunun dışında beslenen bir imana sahipse bu, onun varoluşunu görmesini engeller. Yorumu ise her bireyde farklılık göstereceğinden karmaşıklığın sebebi oluverir. Çünkü din, yapısı itibariyle topluma hitap etme eğilimindedir.


48 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Ne Olur Geri Dön

Ne olur geri dön. Dünya geçmişe dön. Sen de don. Doksan bin şehidimin ahı var üzerinde felek! Sen de don. Sevgisiz büyüyenlerin savaşı...

Comments


Copyright ©2022 Accio Liberum. Tüm Hakları Saklıdır.

bottom of page